Akkuyu’dan Çek Cumhuriyeti’ne Nükleer Santral Ziyareti
Akkuyu Nükleer Santral yetkilileri ve Türk gazetecilerden oluşan heyet, Çek Cumhuriyeti’ndeki Rus tasarımlı Temelin Nükleer Santrali’ni ziyaret etti.Geçen yıl Akkuyu Nükleer Santrali sahasında ve Mersin’de incelemeler yapan Çekler, bu kez Akkuyu Nükleer yetkilileri ile Türk gazetecilerden oluşan heyeti misafir etti. Türkiye’den giden heyete acil durum kontrol odası, simülasyon odası, korumalı bölge, reaktör binası, türbin binaları ve soğutma kulesi gezdirildi. Gezi sırasında, normal zamanlarda giriş izni verilmeyen bölümler özellikle Türk gazeteciler için açıldı.Santralin kalbi olarak bilinen ’korumalı bölge’yi de gezen Türk gazeteciler, yılda bir defa gerçekleştirilen yakıt değişimi olayını izleme şansına sahip oldu. Gazeteciler bu özel anı fotoğraf çekerek ölümsüzleştirdiler. Gazetecilere korumalı bölgeye girerken dozimetre (radyasyon ölçüm cihazı) verildi. Gezi sırasında bu dozimetrelerde herhangi bir artışın olmadığı görüldü. Gezinin ilginç anlarından biri de soğutma kulesine gerçekleştirilen tur oldu. Soğutma kulesinin içine girme imkanı da bulan gazeteciler, daha önce buradan çıkanın duman olduğunu düşündüklerini ancak su buharı ile karşılaşınca şaşırdıklarını ifade ettiler.Gezinin ardından Temelin NGS Nükleer Enerji İletişim Müdürü Petr Suler, Çek Cumhuriyeti’nde bulunan Dukovany NGS ve Temelin NGS’nin sahibi ve işletmecisi olan Çek enerji devi CEZ şirketi hakkında detaylı sunum yaptı. CEZ Grup’un Orta Avrupa ve Doğu ülkelerinde güçlü bir konuma sahip uluslararası bir kamu şirketi olduğunu belirten Suler, CEZ Grup’un Polonya, Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’da elektrik santralleri inşa ettiğini söyledi. Ayrıca şirketlerinin kurulu güç ve müşteri sayısı açısından Avrupa’nın en büyük 10 enerji şirketi arasında yer aldığını kaydetti. Suler, şu anda Çek Cumhuriyeti’nde Rus tasarımına göre çalışan Dukovany NGS ve Temelin NGS olmak üzere toplam 2 nükleer güç santralinin faaliyet gösterdiğini ve bu iki santralin ülkenin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 40’ını karşıladığını söyledi."FUKUŞİMA’DAN SONRA RUS TASARIMI SANTRALLER, EN DAYANIKLI NÜKLEER SANTRALLER SEÇİLDİ"Suler, Temelin Nükleer Santrali’nin Avrupa Birliği’nin tüm stres testlerinden başarıyla geçtiğine dikkat çekerek, “Temelin dünyanın en güvenli nükleer santrallerinden biri ve santralle ilgili gerekli kurum ve kuruluşlara sürekli rapor veriliyor. Ayrıca şu an 2 ünitesi bulunan Temelin NGS’nin genişletilmesi planlanıyor” dedi. Suler, şöyle devam etti; "Santralde güvenlik kültürünün oluşturulması şart. Sürekli denetimler yapılmak zorunda. Bağımsız uzmanlar ve Avrupa Birliği’nin yaptığı stres testlerinden başarıyla çıktık. Santralimizin güvenli olduğuna ilişkin bir karar alındı. Güvenlik bizim için olmazsa olmaz. Temelin NGS Avrupa Birliği standartlarına uymak zorunda. Temelin NGS’nin bulunduğu bölge, deprem bölgesi olmamasına rağmen biz santrali herhangi bir tsunami etkisine ve depreme karşı da dayanıklı olarak dizayn etmek zorundayız. Rus tasarımı santraller özellikle Fukuşima kazasından sonra en dayanıklı nükleer santraller seçildi."Temelin NGS’de radyasyondan korunma sonuçlarının dünya ortalamasından 8 kat daha iyi olduğunun altını çizen Petr Suler, Fukuşima kazasından sonra güvenlik konusunda iyileştirilmeler yapıldığını ve santralde ek güvenlik önlemlerinin alındığını anlattı. Temelin NGS Bilgilendirme Merkezi hakkında da bilgi veren Suler, merkezi her yıl yaklaşık 30 bin kişinin ziyaret ettiğini ve bunlardan yüzde 6’sının yabancı olduğunu açıkladı.Türk gazetecilerden gelen sorulara da cevap veren Suler, ’Yakıtı nereden temin ettiklerine’ dair soru üzerine, “Sarı pastayı (uranyumun işlem görmüş hali) ülkemizden ya da Kazakistan ve Avustralya’dan alıyoruz. Ancak bunun yakıt demetleri haline getirebilmesi için Rus nükleer yakıt şirketi TVEL’e gönderiyoruz” dedi. Gazetecilerden gelen diğer bir soruda, santral kurulmadan önce ve sonra bölgenin değişimine ilişkin oldu. Suler, santral kurulmadan önce de o bölgede yoğun bir nüfusun olduğunu ancak kurulduktan sonra santralde çalışanlarla birlikte nüfusun daha da arttığını ve gelişmenin ivme kazandığını vurguladı.