Mersin Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafında ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ dolayısıyla bir söyleşi düzenlendi. Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen söyleşiye, Mersin Barosu Başkanı Ali Er, Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna ve Mersin Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü Veysel Topkaya da katıldı.
“Dünyada her 3 kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalıyor”
Söyleşiye konuşmacı olarak katılan Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ayfer Baydar, kadınların insan hakları ihlallerinin engellenmesinde ve kadına yönelik şiddete karşı mücadelede atılması gereken adımları anlattı. Baydar, Mirabal Kardeşler’in özgürlük ve insan hakları için verdikleri mücadele nedeniyle 25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde tecavüz edilerek vahşice öldürülmelerinin üzerinden geçen 57 yıldan sonra gelişen kadın hareketine ve insan hakları savunucularına rağmen, dünya devletleri ve toplumların kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması konusunda başarısız kaldıklarına dikkat çekti. Baydar, “Dünya ölçeğinde her 3 kadından biri bugün şiddetin değişik biçimlerine halen maruz kalmaktadır. Dünya üzerinde tüm kadınlar ülke, etnik köken, sınıf, din, ekonomik ve sosyal statü gözetmeksizin, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma riski ile karşı karşıyadır” diye konuştu.
“Dünya Sağlık Örgütü’nün Küresel Şiddet Raporu’nda Türkiye, öldürmede 41 ülke arasında 13. sırada yer alıyor”
Kadınların bugün halen birçok hak ve özgürlükten yararlanamadığına işaret eden Baydar, “Bugün dünyada milyonlarca kadın, çalışma hakkından, seyahat özgürlüğünden yararlanamıyor; pantolon giydiği için kırbaçlanabiliyor, bisiklete binmesi, araba sürmesi, sandalyeye oturması kamu otoritesi tarafından yasaklanabiliyor. Binlerce kadın, mezhep savaşlarının yol açtığı acımasız dünyada canlarından oluyor, tecavüze uğruyor. ABD’de her 90 saniyede 1 kadın tecavüze uğrarken, Irak’ta Nisan 2003’ten bu yana savaş sırasında ve sonrasında en az 400 kadının tecavüze uğradığı, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporlarında yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün Küresel Şiddet Raporu’nda Türkiye, öldürmede 41 ülke arasında 13. sırada yer alıyor” ifadelerini kullandı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın kadınların uğradığı şiddete yönelik verilerinden örnekler aktaran Baydar, verileri göre, Türkiye genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranının yüzde 39,3 olduğunu, son iki aydaki oranın ise yüzde 9,9 olarak açıklandığını kaydetti. Baydar, “Yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel veya cinsel şiddetin birlikte yaşanma yüzdesi 41,9’dur. Son on iki ayda yüzde 13,7. Kentte fiziksel şiddet oranı yüzde 38 iken, kırsalda yüzde 43’tür. Sadece eğitim düzeyi düşük olan kadınlar şiddete maruz kalmamaktadır. Eğitim düzeyi daha yüksek olan kadınlar arasında bile her 10 kadından 3’ü eşleri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalmıştır. Evlenmiş kadınların hayatındaki en yaygın şiddet, eşlerinden gördükleri şiddettir. Kadınların yüzde 7’si çocukluklarında (15 yaşından önce) cinsel istismar yaşadıklarını belirtmişlerdir” şeklinde konuştu.
“Kadına yönelik şiddeti önlemek, ortak ve kararlı mücadeleyi gerektirir”
Kadına yönelik şiddetin, kadının en temelde yaşamını tehdit eden ve toplumsal hayata katılımına engel olan sosyal bir sorun olduğunu kaydeden Av. Baydar, şöyle devam etti: “Ulusal ve uluslararası düzeyde belirlenen politikalara ve uygulamalara rağmen, dünyanın her yerinde ortaya çıkan bir sorun olan kadına yönelik şiddet; çok yönlü, bütüncül, kapsayıcı plan ve politikalarla toplumsal düzeyde, ortak ve kararlı bir mücadeleyi gerektirir. Türkiye, uluslararası anlaşmalara taraf olarak birçok taahhütte bulunmuştur. ‘Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ (CEDAW), 19 Ocak 1986 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Demokrasi ve adalet, ekonomik ve sosyal kalkınma, kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması, toplumun ve siyasal iktidarın bu konuda kararlı adımlar atmasıyla mümkün olacaktır.”
Günümüzde kadına yönelik şiddet olgusunun sadece bir kadın sorunu olarak değil, toplumsal bir sorun olarak çok yönlü gündeme alındığını ve çözüm üretmek için sosyoekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikte değerlendirilmekte olduğunu dile getiren Baydar, toplumsal farkındalığın ancak böylece sağlanabileceğini söyledi.
“Kadınlarımıza gönüllü danışmanlık hizmeti veriyoruz”
Baydar, Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi’nin, şiddete maruz kalan, maddi durumu yetersiz olan kadınlara haklarını anlatmak ve haklarını kullanmalarına yardımcı olmak için hukuki açıdan gönüllü danışmanlık hizmeti verdiğini de belirtti. Kadınların karşılaştıkları sorunlara çözüm aradıklarını, eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yaptıklarını vurgulayan Baydar, şunları söyledi: “Kadın Hakları Merkezimiz, kadın cinayetlerinde ve şiddet olaylarında kadınlarımızın yanında yer almakta, açılan davalarda davaya müdahil, gözlemci olarak katılmakta ve davayı sonuna kadar takip ederek failin en ağır şekilde cezalandırılması için elinden geleni var gücüyle yapmaktadır. Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi, 48 kayıtlı avukatı ile kadınların mücadelesinde kamuoyu desteği sağlamaları için Mersinli kadınların yanında yer almaktadır. 24 kadın avukatımız, nöbet listesi dahilinde danışmanlık hizmeti vermektedir. Merkeze müracaat eden kadınlara talepleri gözetilerek olay örgüleri tespit edilip, en acil uygulanması gereken tedbirler alınmaktadır. Gizlilik kararları ve koruma talepleri konusunda hukuki yardımında bulunulmaktadır. Mersin Barosu Adli Yardım Bürosu, maddi durumu yetersiz kadınlarımıza boşanma davalarında ücretsiz avukatlık hizmeti vermektedir. Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak, insan hakları mücadelesinde, kadına yönelik her türlü ayrımcılığı; emeğine, bedenine ve kimliğine yönelik her türlü şiddeti reddediyor, kadınlarımıza sessiz kalmayın, şiddete katlanmayın söylemi ile kadına karşı şiddete hayır diyoruz.”