Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uçakla geldiği Konya Havaalanından helikopter ile Karaman’a geçerek, partisinin Karaman 6. Olağan Kongresi’nde partililerle bir araya geldi. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Spor Salonu’nda düzenlenen kongrede konuşan Erdoğan, 15 Temmuz’da Ankara’da şehit olan Karamanlı Muhammet Yalçın’ı anarak, "Şehit olduğunda henüz 22 yaşında umutlarla dolu bir üniversite öğrencisiydi. Darbecilerin bombalarının hedefi olduğunda babasıyla telefonla görüşüyordu. Tıpkı diğer 250 şehidimiz gibi Muhammet de alçakça, kalleşçe vuruldu. Şimdi bu Muhammet’in kanını döken insan müsveddeleri mahkemelerde tek tek hesap veriyor. Acımak yok, acırsak acınacak hale geliriz. Kardeşlerim son FETÖ’cü de hukuk önünde hesap verene kadar bu katil sürüsünün peşini bırakmayacağız. Dünyanın neresine kaçarsa kaçsınlar, nereye sığınırsa sığınsınlar nefesimizi daima enselerinde hissedecekler. Hukuk, demokrasi ve meşruiyet içerisinde adaletin tecellisi için gayret edeceğiz. O gece biz çağrımızı yaptığımızda çağrımıza karşı binler, on binler meydanlara yürüdüyse bunun sebebi var. Ama birisi de ne diyordu; ‘Darbe olsa önce tankların önüne ben çıkarım’ diyordu. O gece 23.17’de İstanbul’da havalimanına iniyor. Orada on binler var. Biz Dalaman’dan çağrımızı yaptık, sokaklara meydanlara dedik. Hakikaten benim milletim Türkiye genelinde sokaklara döküldü. Ama o kişi Atatürk Havalimanında öyle korktu, öyle korktu ki adamları hemen tanklara gittiler, tankların başındaki sorumlularla konuşup onlarla anlaştılar. Onlarla konuştuktan sonra bay Kemal otomobiline bindi tıpış tıpış tankların arasından Bakırköy Belediyesine gitti. Biz ondan 1,5 saat sonra falan havaalanına indik. Bize haber verseydi diyor. Biz milletimize çağrıyı yaptık, milletimiz oraya geldi. Demek ki sen milletin olduğu yerde yoksun, kaçtın Bakırköy Belediyesine sığındın. 16 saat sonra darbe halledildi. Hamdolsun Rabbim’in lütfuyla bugüne geldik. Fakat dakikalar meselesiydi. 15 dakika geç kalksaydık o atışlar bizleri vuracaktı. Onlar bir şeyi bilemiyordu, onlar hesabını yaparlar ama asıl hesap yapıcı Allah’tır. Allah’ın hesabı tüm hesapların üzerindedir bunu bilmiyorlardı" dedi.
"Bu millet birbirine kenetlendikçe önüne set kurabilecek tek bir güç, hiçbir engel yoktur"
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
"Bugün Hazreti Mevlana’nın vefatının 744. Sene-i devriyesini de idrak ediyoruz. Şeb-i Arus’un 744. senesinde Mevlana Celaddin-i Rumi Hazretlerini bir kez daha rahmetle yad ediyorum. ‘Allah’a ulaşacak birçok yol var ben aşkı seçtim’ buyuran aşk ateşi aradan 7,5 asır geçmesine rağmen halen bu topraklarda içimizde yanmaya devam ediyor. Her düğün gününde Hazreti Mevlana’yı yad ederken, bu ülkeyi bize vatan kılan, bizi biz yapan değerleri de hatırlıyoruz. Hazreti Mevlana adeta bugünlere ışık tutarcasına ’Sabır sıkıntıların anahtarıdır’ diyor. Hayatın inişli çıkışlı serencamında zorluklar karşısında pes etmemeyi, umudu daima diri tutmayı tavsiye ediyor. Allah’ın izniyle iman oldukça, sabır, azim oldukça üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir engel yoktur. Bu millet birbirine kenetlendikçe önüne set kurabilecek tek bir güç, hiçbir engel yoktur. Mesele aynı safta buluşan müminlerin arasında tefrikanın girmesine müsaade etmemektir."
"DEAŞ’ın, Suriye’nin PKK’ya altın tepside sunulmasının sadece bir aracı olduğunu hepimiz biliyoruz"
Yüzyıllardır aynı şehirde, mahallede barış içerisinde yaşamış insanların birbirlerine düşmanlaştırılmak istendiğini vurgulayan Erdoğan, "Bunun için de DEAŞ, PKK, YPG gibi terör örgütleri silaha boğularak adeta palazlandırılıyor. 4 bin tırı aşkın silah bunlara ulaştırılıyor. Bunları kendilerine söyledik, hayır diyemiyorlar. Bu silaha boğma kimi zaman 4 bin tırla göstere göstere kimi zaman da güya kazaen oluyor. Ancak her iki durumda da Suriye halkını katleden, ülkeyi büyük bir enkaz yığınına çeviren silahların menşei hiç değişmiyor. Geçtiğimiz haftalarda Rakka şehrindeki kepazelik bu iş birliğinin ilk değil son örneğidir. DEAŞ’lı teröristler kimliği herkesçe malum bir elin de devreye gelmesiyle Rakka’dan ellerini sallaya sallaya çıkmışlardır. Rakka tiyatrosu DEAŞ ile YPG’nin bir madalyonun iki yüzü olduğunu inkarı mümkün olmayan şekilde ortaya koymuştur. Suriye’de DEAŞ’a kaç YPG’ye tut diyen aynı merkezdir. DEAŞ’ın, Suriye’nin PKK’ya altın tepside sunulmasının sadece bir aracı olduğunu hepimiz biliyoruz. Suriye’nin parçalanması misyonun yerine getiren DEAŞ’ın farklı isimler, farklı kılıklar altında başka bölgelerde de devreye alınması bizim için şaşırtıcı olmayacaktır. Çünkü terör birilerinin gözünde yok edilmesi gereken bir bela değil çıkar hesaplarının vasıtası durumundadır. Bunlar kendi çıkarları için kullanabildikleri sürüce terör örgütlerini tehdit olarak görmezler. Bunu Trump’a söyledim. Biz karadan her türlü desteği veririz, siz de havadan destek verin Rakka’yı birlikte bitirelim dedim. Ama siz bir terör örgütünü başka bir terör örgütü ile bitirmeyi ortaya koyduysanız bu da sizin demokrasi anlayışınızı ortaya koyar dedim" şeklinde konuştu.
"Müslümanların başkenti olan Kudüs’ü Yahudilere mal edemezsiniz"
"Şimdi yeni bir durum ortaya çıktı. Kudüs." diyen Erdoğan, "Kudüs’te evanjelist, siyonist bir anlayış ben yaptım oldu mantığıyla Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ediyor ve kendi büyükelçiliklerini de alıyorlar. 1980 yılı 470 sayılı BM kararına rağmen bu adımı atanlar, biz sizi tanımıyoruz, biz yaptık oldu mantığı öyle mi diyorsunuz… Biz de sizi tanımıyoruz. Çarşamba günü İslam İşbirliği Teşkilatı liderler zirvesini olağanüstü toplantıya çağırdık. Sağ olsun hepsi geldiler toplantıya. Hristiyan dünyasının lideri Papa’yı aradım. Onun da bizim ile aynı düşüncede olduğunu gördüm. Bir taraftan da Bağlantısızlar lideri Venezuela Devlet Başkanını davet ettim. Sağ olsun o da toplantımıza katıldı ve orada mesajını çok açık net verdi. O da yetmez Arap Liginin dönem başkanı Ürdün Kralı 2. Abdullah’ı da davet ettim, o da geldi ve birlikte mesajlarımızı verdik. Geleceğim yer şu; bu mesajla, oy birliği, ittifakla dünyaya şu duyuruldu: Burayı kesinlikle Müslümanların bir başkenti olan Kudüs’ü Yahudilere mal edemezsiniz. Burada Müslüman ve Hristiyanların bir kadim tarihi vardır ama diğerlerinin yoktur. Siz de lütfen yerinizde durun ve Siyonist bir operasyon yapmaya kalkmayın. Kalkarsanız bunun da bedeli ağır olur. Türkiye bölgede attığı adımlarla bu kirli hesaplara çomak sokmuştur. Terör devletinin kurulmasına engel olmuştur. Çıkmış Kemal konuşuyor, diyor ki, ‘Orası diyor, hemen Filistin’in başkenti olarak ilan edilmeli’ diyor. Biz Filistin’in başkenti olarak çoktan ilan ettik. Kudüs şu anda işgal altında olduğu için oraya gidip büyükelçiliğimizi açamıyoruz. Ama bizim şu anda başkonsolosluğumuz bile büyükelçi ile temsil ediliyor. Fiili olarak biz bu işi yapmışız. Ama inşallah o gün de yakın. Bizim bizzat resmi olarak da o günler yakın ve büyükelçiliğimiz ayrıca orada açacağız" dedi.
"Yalanın en güçlü panzehiri hakikatlerdir"
Batılı kurum ve kuruluşların teröristlere verdiği desteğin medya boyutu ile kalmadığını dile getiren Erdoğan, "Terörün bu kadar meşrulaştırıldığı, alenen desteklendiği bir başka dönem yoktur. Ne diyor atalarımız ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ Bunlar da aynaya bakmadan bize çamur atmaya çalışıyorlar. Ama bu işi öyle beceriksizce, öyle pespaye biçimde yapıyorlar ki, her seferinde ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Biz bunların şantajlarına elbette boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Biz bunların yalan ve iftiralarla köşeye sıkıştırma yöntemlerine de rıza göstermeyeceğiz. Şunu unutmayın, yalanın en güçlü panzehiri hakikatlerdir" ifadelerini kullandı.
“Senin her yerin güçlü olsa ne olacak”
Ekrana yansıtılan harita üzerinden 1937 yılından bu yana Filistin işgalinin kronolojisini gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail askerlerinin şiddetini de birkaç örnekle salondakilere anlattı. Erdoğan konuşmasında ABD Başkanı Trump’a da seslenerek, “Ey Amerika, ey Trump sen bunları görmedin mi? Ondan sonra ’Dünyanın en güçlü devleti benim.’ Senin her yerin güçlü olsa ne olacak?” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“Şu süreçte terör devleti İsrail askerlerinin neler yaptığını birkaç örnekle gösterelim. Şu delikanlı 14 yaşında, Cüneydi bu. 20 asker terörist, Cüneydi’nin ağzını burnunu kırmışlar, gözlerini bantla kapatmışlar Filistinli Cüneydi’ni sürükleyerek kafesin içine götürüyorlar. Şuraya bak, demek ki o kadar korkuyorlar ki, 14 yaşındaki genç bunları nasıl korkutuyor anlayın. Bu gencin elinde silah, ama bu gencin imanı var. Bu genç gün ola harman ola hesabını çok ağır soracak biliyorum. Ama bunla da yetinmediler ki. Down sendromlu çocuklardan bile korkuyorlar. Şu hale bak. Bu genç down sendromlu. Bundan bile korkacak kadar ürkek ve pısırıklar. İşte İsral bu. Ey Amerika, ey Trump sen bunları görmedin mi? Kafesteki çocukları görmedin mi. Bunları göre göre sonrada, ‘Dünyanın en güçlü devleti benim.’ Senin her yerin güçlü olsa ne olacak. Şu anda dünyaya Amerika ne diyor? Nükleer başlıklı silahınız olmayacak. Senin elinde nükleer başlıklı silahlar var. Sendeki silahlar ne olacak? O dursun. Avrupa öyle. Diğer ülkeler öyle. Peki seninkiler ne olacak? Adalet bu mu adalet? Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Ülkemizin önünde iki yol var. Ya boyun eğeceğiz, ya mücadele edeceğiz. Türkiye, ya parlayığa rıza gösterecek ya da bağımsızlığına sıkı sıkıya sarılacaktır. Bu ülkede millete hizmet etmek yıllardır, milletin kaynakları ile kendilerine saadet zinciri kuranlara dur demektir. Bu hortumları kestiğiniz zaman elbette birilerinin ayağına basıyorsunuz."
"Sen paranı idare et, Türkiye’de siyaset bana ait"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Davos’ta katıldığı son toplantı da IMF Başkanı ile arasında geçen konuşmaya da değindi. Erdoğan, "Davos’taki son toplantımız, IMF’nin Başkanı orada, dedim ki, ’Sen Türkiye’yi mi yöneteceksin, paranı mı yöneteceksin. Sen paranı idare et, Türkiye’de siyaset bana ait.’ IMF’nin başındaki memur gitti, biz yerimizdeyiz Allah’ın izni ile. Sene 2013 IMF’ye borç bitti. 27,5 milyar dolar Merkez Bankası vardı, o da hamdolsun 120 civarında dolaşıyor” diye konuştu.