Adını sık sık duymaya başladığımız diyabet hastalığının oluşmasında genetik sebepler kadar bireyin hayat tarzının rolünün de büyük olduğunu vurgulayan Acıbadem Ankara Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Duygu Yazgan Aksoy, gelecekte sağlığımızı daha da fazla tehdit edecek bu hastalık konusunda ayrıntılı bilgiler verdi.
Diyabet (şeker hastalığı) hastalığının ortak özelliğinin kan şeker yüksekliği olan bir metabolizma hastalığı olduğunu ifade eden Doç. Dr. Aksoy, “Diyabet insulin hormonunun eksikliği veya etkin kullanılamaması sonucu ortaya çıkar ve ömür boyu sürer. Bu hormon pankreas isimli organdan salınır, yeterli fonksiyon görememesi kan şekerinin yükselmesine sebep olur. Tip 1 diyabet çocukluk ve gençlik döneminde ortaya çıkar. Hastalarda mutlak bir insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonu dışarıdan (enjeksiyon yoluyla) verilmek zorundadır. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarının yüzde 10ʹunu Tip 1 diyabet vakaları oluşturmaktadır. İnsülin miktarında azalma veya organlarda insülin direnci olması sonucu ortaya çıkan Tip 2 diyabet ise 40 yaş ve sonrasında ortaya çıkar. Tüm dünyada kronik hastalıklar içinde giderek sıklığı artan ve hayat tarzı değişiklikleri ile önlenebilir olan diyabet, Tip 2 diyabettir” diye konuştu.
BELİRTİLERİ NELERDİR, UZUN DÖNEMDEKİ RİSKLERİ NELERDİR?
Aşırı susama, sık idrara çıkma, yorgunluk ve açıklanamayan kilo kaybının sık görülen belirtiler olmakla birlikte hiçbir açık belirtisinin olmayabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Aksoy, “Görme bulanıklığı, cilt ve mantar enfeksiyonları diyabet habercisi olabilir. Başlangıçtan birkaç yıl sonra çeşitli diyabet komplikasyonları varlığıyla da teşhis edilebilir. Tip 2 diyabet yaşam süresini 5-10 yıl kısalttığı gibi, tüm dünyada kardiyovasküler hastalıkların, böbrek yetmezliğinin, erişkinlerde körlüğün ve travma dışı uzuv kaybının en önemli nedenidir. 2030 yılı itibariyle tüm dünyada diyabet sıklığının yüzde 7,7 değerine ulaşacağı, 438 milyon bireyin bu hastalıkla yaşamak zorunda kalacağı öngörülmektedir. Benzer şekilde son on yılda Türkiye’de de diyabet sıklığı artmış ve yüzde 13,7 oranına ulaşmıştır” ifadelerini kullandı.
NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Diyabet tedavisinde amacın kan şekerini normal düzeyde tutmak olduğunu söyleyen Uzman Doç. Dr. Aksoy, şöyle devam etti: “Bu ayarın sağlanması komplikasyonların gelişimini önlemek veya gelişmiş komplikasyonların seyrini yavaşlatmak için son derece önemlidir. Tip 1 diyabetli bireylerde tedavi yalnızca insülinle yapılabilir. Öte yandan Tip 2 diyabetli kişilerin tedavisinde en önemli unsur yaşam tarzının değiştirilmesidir. Sağlıklı beslenme, yaşa ve boya uygun kiloya inilmesi ve korunması, haftada 5 gün en az otuz dakika egzersiz yapılması, tuzun azaltılması, sigaranın bırakılması mutlaka sağlanmalı, tüm bunlara rağmen kan şekeri kontrolü sağlanamadığında düzenli hekim kontrolünde ağızdan ilaç ve gerekirse insülin tedavisi verilmelidir.”
DİYABET ÖNLENEBİLİR Mİ?
Tip 2 diyabetin kesinlikle önlenebilir bir hastalık olduğunu belirten Uzman Doç. Dr. Aksoy, “Diyabetin ortaya çıkmadan önlenmesi, riskli kişilerin diyabetten korunması da mümkündür. Günümüzde diyabeti önlemek amacı ile yapılan çalışmalarla, yaşam tarzı değişikliklerinin diyabet görülme sıklığını yüzde 58 oranında azalttığını göstermiştir. Diyabet açısından riskli bireylerde (aile öyküsü, gebelik şekeri, polikistik over hastalığı, trigliserid yüksekliği, kalp damar hastalıkları, hipertansiyonu olan bireyler) tarama testleri ile diyabet olup olmadığı araştırılmalıdır. Diyabetli bireylerin hastalığı konusunda bilgi sahibi olması ve tedavi sürecine katılımının sağlanması gerektiği unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.