Uluslararası Bakliyat Konfederasyonu Başkanı Arslan, yazılı bir açıklama yaparak, dünya nüfusunun 2050’ye kadar 9,5 milyara ulaşacağını, buna bağlı olarak küresel gıda talebinin de yüzde 60 oranında artacağını ifade ederek, dünyayı bekleyen tehlikeye dikkat çekti. Dünya nüfusunun hızla artması, küresel ısınma ve iklimsel değişiklikleri, ekilebilir alanların daralması gibi faktörlerle dünyanın bir gıda krizinin eşiğinde olduğu uyarısını yapan Arslan, “Genç işsizler, gıda fiyatlarının artması, doğal kaynaklar üzerindeki baskılar, su kaynaklarının tükenmesi, gıda arzındaki israf dünyayı tehdit ediyor. Uzmanlar ve STK’lar uyarıyor; sağlıklı toprak olmadan sağlıklı gıda, sağlıklı gıda olmadan da sağlıklı toplum olmaz. Kentleşme, sanayi, madencilik başta olmak üzere birçok sektör tarım topraklarını adeta yutuyor. Aşırı ve bilinçsiz girdi kullanımı tarım topraklarının hızla kirlenmesine, verimsizleşmesine yol açıyor ve daha da önemlisi sağlıksız hale getiriyor. Toprağı korumadan artan dünya nüfusunu beslemek, küresel ısınmayı 2 derece ile sınırlı tutmak ya da biyolojik çeşitlilik kaybının önüne geçmek mümkün olmayacaktır” dedi.
“Dünyada yılda 1,4 milyar ton gıda atığı olması bir felakettir”
Dünya nüfusunun hızla arttığını vurgulayan Arslan, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin toplam nüfusunun 2,7 milyar kişiye ulaştığına, hızla büyümekte olan küresel nüfusun 2030’da 8 milyara, 2050 yılına kadar 9,5 milyara ulaşacağına ve küresel gıda talebinin yüzde 60 oranında artacağına dikkat çekti. Yapılan araştırmaların artan nüfusla bağlantılı olarak 10 bin yılda üretilen gıda miktarının önümüzdeki 40 yılda üretilmesi gerektiğini ortaya koyduğunu dile getiren Arslan, bu nedenle insan yaşamı için en önemli konunun sürdürülebilir tarım olduğunun altını çizdi.
Birleşmiş Milletler’in dünyada açlıktan etkilenen insan sayısını 853 milyon olarak açıkladığı bilgisini veren Arslan, bu rakamın dünya nüfusunun yüzde 11’ine denk geldiğini kaydetti. Arslan, “Dünyada 853 milyon insan her gün aç yatarken, 2 milyar insan da düzgün büyümek ve sağlıklı bir hayat yaşamak için besin maddelerine ulaşamamakta, buna karşılık 1,4 milyar insan kilolu veya obez. Bir yanda açlık yaşanırken, diğer yanda dünyada yılda 1,4 milyar ton gıda atığı olması bir felakettir. İsraf edilen bu miktarın dörtte biri ile açlık sınırında bulunan milyonlarca insanın gıda ihtiyacı karşılanabilmektedir. Bu israfın ekonomik değeri 1 trilyon dolardır” ifadelerini kullandı.
“Son kullanma tarihi yerine tavsiye edilen tarih yazılmalı”
Gıda israfı ile ilgili dünyanın gündemindeki en önemli konulardan birinin ‘son kullanma tarihi’ kavramı olduğuna işaret eden Arslan, şunları kaydetti:
“Bakliyat ve konservelerde son kullanma tarihinin olmaması, bunun yerine tavsiye edilen tarihin yazılması gerektiğine dikkat çekilmekte. Konserve kapağında şişme, kabarma olmadığı müddetçe o ürünün muhafaza edilebilir ve tüketilebilir olduğuna vurgu yapılmaktadır. Son kullanma tarihi geçen bakliyat ürünlerinde de böceklenme ve pakette şişme olmadığı sürece bozulmadığı, bu ürünlerin çok uzun yıllar tüketilebilir olduğuna dikkat çeken uzmanlar, gıda israfının önüne geçilmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapmakta. Fransa ve İtalya’da son kullanma tarihi geçen ürünleri belediyeye veren marketlere bazı vergilerden indirim uygulanmakta, bu ürünler ihtiyacı olanlara verilmekte.”
“Elimizi güçlendirecek ürünlerin ekimini yapmak durumundayız”
Küresel ısınma ve iklim değişliğinin yeni tohumların geliştirilmesini zorunlu kıldığını belirten Arslan, dünya ülkelerinin üretimin artması için daha az suya ihtiyaç duyacak, kuraklığa ve hastalıklara dayanıklı, rekoltesi yüksek yeni tohumlar geliştirmek üzere ar-ge çalışmalarına ağırlık verdiğini kaydetti. “İklim değişikliği ülkelerin üretim sürecinde ve ürün çeşitliliğinde de değişikliklere sebep olacaktır” diyen Arslan, bu süreçte ülkelerin iklimsel ve toprak özelliklerini gözeterek tarımsal üretimini planlanması gerektiği uyarısında bulundu. Ekim alanlarının coğrafik şartlarını, toprak özelliklerini, maliyetler de gözetilerek bunlara uygun ürün çeşitleri üretmek gerektiğini ifade eden Arslan, “Her ülke her ürünü üretmek zorunda değil. Dünya artık bir köy yeri; istenen ürüne talep doğrultusunda ulaşmak mümkün. Biz elimizi güçlendirecek, en iyi çeşitlerimizi, en çok verim alacağımız, rekabet şansımızın en çok olduğu ürünlerin ekimini yapmak ve bunu sürdürülebilir kılmak durumundayız” dedi.