İklim Değişikliğinin Tarıma Etkilerinin Azaltılması Uygulamaları Türkiyeye Örnek Olacak

İklim değişikliğinin tarıma etkilerinin azaltılmasına yönelik Mersin’de gerçekleştirilecek uygulamalar Türkiye’ye örnek olacak. Avrupa Birliği ve Türkiye’den hibe desteği alan ‘İklim Değişikliğinin Sürdürülebilir Tarımsal Biyolojik Çeşitlilik Yönetimi ile İklim Değişikliği Etkilerinin Azaltılması Projesi’ sonunda hazırlanacak rapor ilgili Bakanlıklara sunularak, bir yol haritası oluşturması hedefleniyor.

Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen, Yürütücülüğünü Mersin Ziraat Odası’nın yaptığı, Mersin Üniversitesi (MEÜ), Toroslar Belediyesi ve Selanik Organik Tarım Üreticileri Birliği’nin paydaş olduğu ‘İklim Değişikliğinin Sürdürülebilir Tarımsal Biyolojik Çeşitlilik Yönetimi ile İklim Değişikliği Etkilerinin Azaltılması Projesi’nin tanıtımı yapıldı. MEÜ Çiftlikköy Kampüsü Vadi Tesisleri gerçekleştirilen tanıtım toplantısında, projenin ayrıntıları anlatıldı. Toplantıya, Selanik Organik Tarım Üreticileri Birliği Başkanı Dimitris Simaretes de katıldı.

Toplantının açılışında projeyle ilgili bilgi veren Proje Koordinatörü, Mersin Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mesut Salih Uzman, 2016’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sundukları projenin, 2017 yılının Mayıs ayında yaklaşık 400 proje arasından kabul edilen 38 proje arasında yer aldığını söyledi. Projenin yaklaşık 18 ay süreceğini, AB ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından karşılanan 50 bin Euro hibe bütçeye sahip olduğunu bildiren Uzman, dünyanın, iklim değişikliğinin her gün yaşandığı bir süreçte olduğunu, buna da esasen insanların neden olduğunu vurguladı. Sera gazlarının oluşturduğu etkilerin insanları olumsuzluklarla karşı karşıya getirdiğini belirten Uzman, bu çerçevede özellikle öğrencileri bu konuda bilinçlendirmek gerektiğinin altını çizdi. Toroslar’daki ilköğretim öğrencilerine iklim değişikliği üzerine bilinçlendirme eğitimleri verecekleri bilgisini paylaşan Uzman, şöyle devam etti: “Temel hedef kitlemiz ise iklim değişikliğinden en fazla olumsuz etkilenen çiftçilerimiz ve hayvan yetiştiricilerimiz. Öncelikle üretici birliklerinden başlamak üzere çiftçilere de yönelik bilgilendirmeler yapılacak. Selanik Üreticiler Birliği’nden bu konuda çok destek bekliyoruz. AB’deki iyi uygulamaların ve sürdürülebilir çevre dostu tarım uygulamalarının Mersin’de nasıl yapılmasıyla ilgili bir bilgi paylaşımı yapacağız. Bunları da çiftçilerimize, hayvan yetiştiricilerimize aktarmaya ve uygulatmaya çalışacağız. Üçüncü aşamamız ise sürdürebilirlik aşaması. Çünkü projeler bittikten sonra maalesef rafa kaldırılıyor ve devamlılık sağlanmıyor. Biz bu bilgi paylaşımının sürdürülebilir olmasını istiyoruz ve bilgi ağı oluşturmayı planlıyoruz. Son aşamada ise buradaki uygulamalardan elde ettiğimiz sonuçlar ve geri bildirimler doğrultusunda gerek yerel gerekse ulusal anlamda Bakanlık nezdinde iklim değişikliğinin etkisinin azaltılmasına yönelik bir politika oluşturulmasını hedefliyoruz.”

“İklim değişiklikleri Türkiye gibi geçimi suya, tarıma dayalı bölgeleri çok etkiliyor”

Toplantıda konuşan MEÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Çamsarı, bugün dünya iklim sisteminde ciddi değişiklikler olduğunu ve bu değişikliklerin özellikle Türkiye gibi suya, tarıma dayalı geçimi, sanayisi olan bölgeleri çok etkilediğini söyledi. Suyun başlı başına bir sorun olduğunu vurgulayan Çamsarı, “Her ne kadar biz bölgemizde bu konuda çok sıkıntı yokmuş gibi düşünsek de dünyanın gidişi ve iklim değişikliği, özellikle ülkemizin Güneydoğu, Doğu, İç Anadolu gibi bölgelerinde ciddi kuraklık tehlikesi oluşturmakta. Ayrıca Mersin, Adana, Ege, Akdeniz gibi bölgelerde de zaman içinde bu kuraklık tehlikesinin ve temiz kullanılabilir suyun ciddi sorun olacağı konusunda sinyaller vermekte. Bu, zincirleme bir sorun yaratıyor. Tarımı sadece bitkisel anlamda düşünmemek lazım. Bunun arkasından hayvancılığın da ciddi şekilde direk etkilenmesi, üretimin etkilenmesi ve dolayısıyla ülke ekonomisinin ve yaşam standardının düşmesi söz konusu” dedi.

Bu projenin, 2016’da Söz konusu sorunlar karşısında önlemler almak ve özellikle Mersin’deki tarımsal alanlarda bu değişikliklerin etkilerinin azaltılabilmesi için ne yapılabilir düşüncesinden yola çıkarak doğduğunu anlatan Çamsarı, “Bu projeye bölgede ve belki de Türkiye’de ilk adım atmanın, ön ayak olmanın verdiği gururu yaşıyorum. Çünkü bu işin öneminin farkındayız, gelecekte bize nelere mal olacağını konusunda da bilincimiz var. Projeden çıkan çıktıları, çalışmanın sonuçlarını da mutlaka ilgili Bakanlıklarımızla paylaşacağız ve muhtemelen de bu paylaşımlar akademik kökenli olduğu için ülkesel politikalara da yön vermede etkili olacağına inanıyorum” diye konuştu.

“Bu çalışmayla hem Mersin hem ülke tarımını geleceğe hazırlamayı hedefliyoruz”

Mersin Ziraat Odası Başkanı Cengiz Gökçel ise doğal afetlerin en fazla zarar verdiği ekonomik kesimin üretici kesimi olduğunu vurguladı. Mersin’de geçen yıllarda fırtına, dolu, sel ve su taşkını afetleri olduğunu anımsatan Gökçel, özellikle yıllardır süregelen don afetlerinden çiftçilerin çok büyük zararlar gördüğünü ifade etti. Uzmanların, artan sera gazlarıyla birlikte değişen iklim koşullarının bu afetlerin önümüzdeki dönemlerde daha fazla ve yoğun bir şekilde hissedileceğini dile getirdiklerini aktaran Gökçel, “Yaptığımız bu çalışma da bu açıdan çok önemli. Hem Mersin tarımını hem ülke tarımını geleceğe hazırlamak, bu konuda bir farkındalık yaratmak, bu çalışmayı yapan herkes için gurur kaynağı, çünkü geleceğimizle ilgili doğru şeyleri yapmamıza vesile olacak” ifadelerini kullandı.

Doğal afetler nedeniyle çiftçilerin ve Türkiye’nin hem sosyal hem ekonomik yönden zarar görmemesi için sadece Türkiye’nin değil, dünyadaki gelişmiş ülkelerin de mutlaka küresel iklim değişikliğiyle ilgili toplu mücadele etmeleri, uzman önerilerini dikkate almaları gerektiğinin altını çizen Gökçel, “Proje kapsamında oda olarak bilinçlendirme, farkındalık eğitimleriyle iklim değişikliğine sebep olan özellikle sera gazlarının azaltılması ve alternatif tarım ürünlerinin geliştirilmesi konularında çalışmalar yapacağız. Uzmanlar, dünya nüfusunun 2050 yılında 9 milyar 600 milyona ulaşacağını söylüyorlar. 2050 yılına kadar çeşitli nedenlerle kaybolan ve tarım dışına çıkan topraklar, toprakların aşırı kirlenmesi ve doğal afetler nedeniyle kaybolan topraklar neticesinde tarım ürünleri üretiminin yüzde 60-70 oranında artırılması gerektiği de bir gerçek. Eğer biz bu süreçte Mersin ve Türkiye olarak doğru şeyler yaparsak hem kendi insanımızı sağlıklı biçimde ayakta tutacağız, doyuracağız hem de gelecekte tarımdan ülke olarak ekonomik olarak da çok büyük gelirler elde edeceğiz. Yunanistan’daki ortağımız Organik Tarım Üreticileri Birliği ve Toroslar Belediyesi ile proje kapsamında tarımsal ve hayvancılık alanında iyi uygulama örneklerini yerinde görerek bölgemizde yaygınlaşması için çaba sarf edeceğiz. Yunanistan ile zeytin üretiminde tekniklerin geliştirilmesi ve yaygınlaşmasına destek olacağız. Mersin Üniversitesi’nden uzmanların hazırlayacakları teknik raporlar ile tarımsal biyoçeşitlilik, organik tarım ve iklime uygun tarım konulardaki politikalar ve düzenlemeler ile AB çerçevesi hakkında bir rapor hazırlanacak” şeklinde konuştu.

Toroslar Belediyesi Proje Müdürü Ahmet Ata da belediye olarak iklim değişikliği projesi ile aynı paralelde yürütecekleri tarım ve hayvancılığı geliştirme projesi ile ilgili bilgiler verdi. Çiftçilerin tarımdan uzaklaşmamaları için tarım ve hayvancılık konusunda çalışmalar yapacaklarını belirten Ata, hayvancılık konusunda pilot bölgeler belirleyeceklerini, ayrıca alternatif ürün yetiştirmede de hızlı bir çalışma içine girdiklerini söyledi.

Genel Haberleri