GIDA VE SU!
Saadet Partisi GİK üyesi ve Karaman İl Başkanı Şaban Şahin Partisinin haftalık olağan yönetim kurulu toplantısında bir basın açıklaması yaptı.
3.7 TRİLYON$’LIK GÜÇ
Körfez Ülkeleri arasındaki sorunların ancak D-8 ile çözebileceğini belirten Başkan Şahin, “Bilindiği üzere gelişmekte olan 8 ülkenin birlikteliği ve Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yoğun mesai harcayarak öncülük ettiği D-8 Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün kuruluşunun 20. Yılını 15 Haziran günü kurulduğu yerde, Çırağan Sarayında kutladık. D-8, 1.1 milyar toplam nüfus, 693 Milyar$ ihracat hacmi, küresel ticaretin %4’ü ve 3.7 Trilyon $’lık ekonomik gücü ile Dünya üzerindeki barışı, diyaloğu, adaleti, İşbirliğini, eşitliği, insan hakları ve demokrasiyi sağlayabilecek bir potansiyele sahiptir. D-8’e üye ülkeler arasındaki ticaret hacmi 120 milyar$ seviyesindedir. Ancak ne var ki bu güç aktif bir şekilde kullanılamamaktadır. Kuruluşunun üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen D-8’in önemi hala kavranamamış, Türkiye’nin geçen yıl alması gereken dönem başkanlığı hala alınmamış ve ülkemizin de arasında bulunduğu bazı üye devletler yıllık üyelik aidatını ödememektedir. IMF gibi bir çok uluslararası kuruluşa üyelik aidatları geciktirilmeden ödenirken, D-8’in üyelik aidatının ödenmemesi ülkemizin dış politikadaki vizyonunu ortaya koymaktadır. Hâlbuki D-8’e gereken önemin ’u verilmiş olsa bugün Küresel emperyalizm, Siyonizm İslam coğrafyasında bu kadar rahat hareket edemez; katliamlar, soykırımlar yapamazdı. Bugün Irak’ın bölünmesi, Kuzey Irak’ta pervasızca referandumun konuşulması, Suriye’de ki iç savaş ve soykırım, Filistin topraklarının terörist İsrail tarafından işgal edilmesi ve son olarak Körfez ülkeleri arasında ki sorun Müslümanların birliğinin her an engellenmesinden ve Müslüman Ülkelerin basiretsiz yöneticilerinin çeşitli sebeplerle bu tuzağa alet olmasından kaynaklanmaktadır.” dedi.
HÜKÜMETİ TEBRİK EDİYORUZ.
Katar ve bazı Arap ülkeleri arasındaki kriz için “ABD başkanın Suudi Arabistan’da kılıç dansı yapmasından sonra sürpriz bir şekilde bazı Arap ülkeleri, Katar’a ambargo uygulamış, diplomatik ilişkileri kesmişti. Bu sürpriz krizde her ne kadar ABD isteğini(12 Milyar$’lık silah satışı) kısmen alsa da, Türkiye ve İran, Katar’a destek vererek sorunun daha da büyümesini engellemiştir. Bu krizdeki tutumundan dolayı Libya’da, Irak’ta, Suriye’de yapılan hataları yapmadığından dolayı hükümeti tebrik ediyoruz ancak hükümetimizi de uyarmayı bir borç biliyoruz. Bu kriz esnasında Suriye’yi unutmayın Kuzey Suriye’de PYD müttefikimiz ABD tarafından iyiden iyiye palazlandırıldı, askerimizin boşalttığı yerlere PYD unsurları yerleştirilmeye başlandı. Bununla birlikte DEAŞ aldığı talimat üzerine ya PYD’nin önünden çekiliyor ya da onlara katılıyor. Siyonizm, Küresel Emperyalizm Kuzey Irak’ta olduğu gibi Kuzey Suriye’de de bir kukla devletçik istiyor. Katar krizi, onların bu uğurda yaptıklarını gölgeliyor.” diyen Şahin, Ülkemizin geleceği açısından bu bölgeye daha fazla önem verilmesi gerektiğini belirtti.
PARA YENMEZ!
Son olarak Buğday ithalatında verginin sıfırlanmasına değinen Başkan Şahin, şöyle dedi. “Ambargonun açıklandığı gün Katar, Türkiye ve İran’dan ilk olarak ne istedi? Gıda ve Su. 2016 yılı verilerine göre Kişi başına düşen milli geliri yaklaşık 130.000$’la Dünya’nın 1. sırasında olan Katar’ın Krizin başladığı günlerde ilk talebi gıda ve su. Bu bize paranın yenmediği, olası bir krizde karın doyurmadığı gerçeğini haykırıyor, Saadet Partisi’nin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerde Tarımı stratejik alan olarak kabul etmekteki haklılığını ortaya koyuyor. Tarıma yapılacak yatırımların amacı kâr değil, kendi kendine yeterlilik bir manada güvenlik tedbiri olmalıdır. İnsan evladının karnını doyurabilmek için her şeyi göze alır. Hükümetimizin derhal Tarım politikasını gözden geçirmesi gerekmektedir. Öyle ki 15 yıldır uygulanan tarım politikaları bizi kendi kendine yeten ülke konumundan çıkarmış, ülkemizde yetişen hububatı ihraç ederken ithal eder duruma sokmuş, et fiyatlarında ise Dünya’nın en pahalı 1. Ülkesi yapmıştır. Tarımda derhal etkili projeler üreterek en azından kendi kendine yeter konuma gelmeliyiz. Tarihte şehirler, kaleler kuşatılırken amaç, o şehre o kaleye gıda akışını kesmek ve en az zayiatla, zahmetsizce teslim almaktır. Bilinmelidir ki Orta Doğu’daki gelişmeler sıranın Türkiye’ye geldiğini göstermektedir. Hiç olmazsa Gıda savunmamızın güçlü olması gerekir. Çember daralmaktadır ve bu çemberi yarmanın yolu buğday ithal etmek değildir.”