Kamu kurum ve kuruluşlarıyla iş dünyasını bir araya getiren 2’nci Kooperatifler Fuarı, Ankara’da düzenlenen törenle açıldı. Türkiye’nin yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Almanya, Bulgaristan, Çin, Danimarka, İtalya ve Rusya’daki kooperatiflerin de katıldığı fuarda, PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk’a “Üstün Hizmet” ödülü verildi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi’nin açılış konuşmasını yaptığı fuarda başarılı çalışmalara imza atan kooperatiflere ödülleri verildi. PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk’a “Üstün Hizmet” ödülünü Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkçi verdi. Ödülü, bütün üreticiler adına aldığını belirten Başkan Recep Konuk, konuşmasına ABD’nin Kudüs ile ilgili aldığı kararın bölgede sönmekte olan yangına benzin dökmekten farksız olduğunu belirterek başladı. Türkiye’nin bölgedeki çıkarları ile dünyadaki bazı ülkelerin çıkarları arasında zaman zaman uyumsuzluklar olduğunu ve şimdi de içinden geçtiğimiz bu gibi dönemlerde Türkiye’nin hem siyasi olarak hem de ekonomik olarak sıkıştırılmaya çalışıldığını vurgulayan Konuk, “Ülkemiz Allah’a şükür bugün siyasi olarak tarihte olmadığı kadar güçlü. Ekonomimiz de sağlam. Ancak içinden geçtiğimiz dönem bize bir kez daha göstermiştir ki bu tür dönemlerde ülkemize yönelik ekonomik suikastları hasarsız atlatmak için ekonomimizi daha da güçlendirmeli, potansiyelimizi harekete geçirmeli atıl bir ekonomik kaynak bırakmamalıyız. Yani reel sektörü hem güçlendirmeli, hem ülke sathına yaymalı hem de daha çok insanımızın daha çok iş yapmasını sağlayabilmeliyiz. Daha çok insanın girişimci olarak ekonomiye dahil olmasının en kestirme yollarından biri de kooperatifçiliğin geliştirilmesidir. Kooperatifçilik açısından hem avantajlarımız hem de aşmamız gereken zorluklarımız var. Türkiye’deki kooperatifler sadece kendi faaliyet alanındaki zorluklarla mücadele etmiyor. Ülkemiz ekonomisinde gittikçe ağırlığı artan kooperatiflerimiz, bir zihniyet dönüşümünü de gerçekleştiriyorlar. Milletimizin sosyolojisi, kültürü kooperatif mantığına ters mi? Önce bu soruyu cevaplamamız lazım. Sosyal hayatında imece yani ortak işini ortak görme alışkanlığı, iş kültüründe lonca anlayışı olan bir millet için kooperatifçiliğe uzak durmayı sosyoloji ve kültür ile izah etmemiz mümkün değil. Peki, sebep ne olabilir? Mutlaka pek çok sebebi var ama ben özellikle ikisini söylemek istiyorum. Birinci ve önemli neden, kooperatiflerle ilgili algımızdan kaynaklanıyor. Dünyanın en liberal ülkeleri, kooperatif işletmelerini sistemin önemli bir parçası olarak tarif ederken, maalesef bizim ülkemizde kooperatifçilik onlarca yıl bir ideolojinin tabii uzantısı gibi takdim edilmiş ve algılanmıştır. Kooperatif çatısı altında güç birliği yapılamamasının önündeki en büyük psikolojik duvar bu ideolojik algıdandır” diye konuştu.
“Mevcut kooperatiflerimizin vizyonunu yükseltmeliyiz”
AK Parti Karaman Milletvekili ve PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Biz hem tarımsal üretimde, hem sanayide ölçek ekonomisi açısından dezavantajlı bir ülkeyiz. Keza tüketimde de örgütlü bir toplum değiliz. Yine sermaye birikimimizde ve tasarruftaki yetersizliklerimiz nedeniyle ekonomimizi büyütebilmek için ağırlıklı olarak dış borç kullanmak durumundayız. 30-40 dönüm arazinin sahibi olan bir çiftçi, ne girdi alırken ne de ürettiğini satarken avantajlıdır, ancak 100, hatta 1000 çiftçi bir veya birkaç ürünü üretmek için bir araya geldiğinde 30-40 bin dönüm arazi işletir ve binlerce ton üretir artık ve alırken de satarken de masaya eli güçlü oturur. Kooperatifçilikle tasarrufa gidemeyecek kadar küçük paralarla büyük işler yapma imkânınız olur. Kooperatifçilikle sanayide küçük hacimli üretimleri büyük bir üretim gücüne dönüştürebilir hatta markalaştırabilirsiniz. Dünya bunu yapmış, biz de Konya Kooperatifi’nde yaptık. Kooperatifçilik basamak gibidir, çıktığınız basamak sayısı arttıkça üyelerin refah seviyesi de yükselir. Çıktığınız hiçbir basamağı son basamak görmezseniz, kooperatifin üyelerine sağladığı imkân da sürekli büyür. Mesela ucuz elektrik tüketmek için kooperatif kurarsınız, pazarlıkla ucuz elektrik alırsınız. Sonra üyelerinize yetecek kadar elektrik üreten santral kurarsınız. Sonra başkalarına elektrik satacak ve üyelerinize elektrikten para kazandıracak kadar çok santrala sahip olursunuz. Mesela pancar üretmek için kooperatif kurarsınız. Üretiminizi garanti altına almak için şeker fabrikasını da siz kurarsınız. Bu yetmez, benim pancarımdan üretilen şekerle üretileni de ben üreteyim dersiniz. Üretirsiniz o da yetmez. Bunları bir marka altında toplarsınız. Sonrasında ben pancar üreticisiyim ama benim tek üretim kalemim pancar değil, ayçiçeği de mısır da, elma da üzüm de patates de üretirim hayvancılık da yaparım dersiniz onları işleyecek tesisleri de kurarsınız. Bunun tadına varınca da küresel rekabete katılmak istersiniz eldeki 250 Bin hektarı düşünür ve güzünüzü Dünya’nın en büyük beş gıda şirketinden biri olma gibi çok yukarlardaki basmağa dikersiniz. Dünya artık kooperatifçilik olgusunu konuşmuyor. Ya da kooperatifçiliğin işlevini, ekonomideki yerini tartışmıyor. Dünya, günümüz ekonomisinde dezavantajlı kesimlerin ya da ölçek ekonomisi açısından dezavantajları olan işletmelerin kooperatifçilikle çıkış yolu bulmasına, markaların rekabet ettiği bir dünyada küresel rekabette küçük işletmelerinin bu rekabete katılmasını sağlamaya yönelik çözümler üretiyor. Biz belki kooperatifçiliği ekonomimizin lokomotiflerinden biri yapmakta geç kaldık. Ancak henüz kaybettiğimiz bir şey yok ve dünyadaki kooperatifçilik tecrübesinden istifade ederek ülke kooperatifçiliğini yüksek hızda ekonominin raylarına yerleştirebiliriz. Yapmamız gereken sadece mevcut kooperatiflerimizin vizyonunu yükseltirken, sosyal hayatta ve kültüründe tam ve kâmil manada kooperatifçiliği destekleyecek kültürel kodları olan milletimizin bu kültürel kodlarını sosyoekonomik hayata taşımaktır.”