Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya Büyükşehir Belediyesi, Meram Belediyesi, Selçuk Üniversitesi ve Anadolu Halk Mutfağı organizasyonu ile Hz. Mevlana’nın tarihe mal olmuş baş aşçısı Ateşbaz-ı Veli adına geçtiğimiz yıl Konya’da yapılmaya başlayan Ateşbaz-ı Veli Mutfak ve Mutfak Kültürü Ödülleri kapsamında, “Ateşbaz-ı Veli Paneli” gerçekleştirildi. Panele, Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıpan, Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Ali Temizel, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Küçük ve Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen konuşmacı olarak katıldı. Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Kuşpınar başkanlığında Mevlana Kültür Merkezi Sultan Veled Konferans Salonu’nda düzenlenen panele, Konya Vali Yardımcısı Fahri Oluk, Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcı Prof. Dr. Mustafa Şahin, Hz. Mevlana’nın 22. kuşak torunu Esin Çelebi Bayru ve öğrenciler katıldı.
"ATEŞBAZ-I ADINI ALMASININ HİKAYESİ VAR”
Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hülya Küçük, Ateşbaz-ı Veli’nin hayatıyla ilgili detaylı bir bilginin olmadığını söyledi. Ateşbaz-ı Veli hakkında gönül zenginliği başta olmak üzere anlatılacak birçok hususun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Küçük, “Ateşbaz-ı Veli’nin asıl adı Yusuf İbn-i İzzettin. Ama Ateşbaz-ı adını almasının hikayesi var. Mevlana hazretlerinin bir gün mutfağa girdiğinde kendisine söylediği sözle ilgilidir. ‘Mutfakta odun yok’ diye şikayet edince, Mevlana hazretleri kendisine ayağını sokmasını buyuruyor. O da dediğini yapıyor ve olduğu gibi ayağını sokuyor. Parmaklarını birbirlerine çatıyor ve ateş olup yanıyor. Bu şekilde bir kerameti göstermiş olduğu için de Mevlana hazretleri biraz kızıyor. ‘Hal Ateşbaz Hal’ diye onu azarlarcasına söylüyor, ondan sonra adı ‘Ateşbaz-ı Veli’ olarak kalıyor” dedi.
Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Ali Temizel de, Mevlevilik kültürünün önemli bir kolu olan mutfağın, Mevlevilik’in doğup gelişmesinde eğitim-öğretim mekanı olduğunu belirtti. Hz. Mevlana’nın kendi ruhi tekamülünün formülü olan “Hamdım, piştim, yandım” sözü tamamen mutfak kültürünün mecaz anlatımı olduğunu anlatan Doç. Dr. Temizel, “İlk defa Mevlevi olmak isteyen bir müridin bin bir gün süren çile eğitimini matbahta, yani mutfakta alması matbahın Mevlevilik kültürü ve Mevlevihaneler için en önemli mekanlardan birisi olduğunu göstermektedir” ifadelerini kullandı.
“MATBAH-I ŞERİF EĞİTİM MEKANIYDI”
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ali Hacıgökmen ise, Ateşbaz-ı Veli’nin 1285 yılında vefat ettiğini dile getirdi. İleri yaşlarda vefat ettiğinin tahmin edildiğini anlatan Doç. Dr. Hacıgökmen, “O sadece aşçı değil, canları pişiren, olgunlaştıran kişi olmuştur. Mevlevi dergahlarında manevi eğitim mekanı olan matbah-ı şerifte, dervişlerin eğitimiyle ilgilenen aşçı dede, yani ser-tabbah görevi, Ateşbaz-ı makamı olarak söylenen bir ad olduğunu söyleriz. Bu manevi görev çok değerlidir. Mevlevilik’e ikrar eden veya çileye soyunmak isteyenleri gözden geçiren ve adayı gözleyen kişi Ateşbaz-ı Veli makamında bulunan kişidir yani aşçı dededir” şeklinde konuştu.
Konya İl Kültür ve Turizm Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıpan, Mevlevilik’te mutfağın önemini belirterek, Ateşbaz-ı Veli hakkında katılımcılara bilgi verdi.
Selçuk Üniversitesi'nde Ateşbaz-I Veli Anlatıldı
Geçtiğimiz yıl Konya’da düzenlenmeye başlayan Ateşbaz-ı Veli Mutfak ve Mutfak Kültürü Ödülleri kapsamında, “Ateşbaz-ı Veli Paneli”gerçekleştirildi.