Buzağı Ve Arı Ölümleri Mersinde Masaya Yatırıldı

Buzağı Ve Arı Ölümleri Mersinde Masaya Yatırıldı
Buzağı ve arı ölümleri ile şap hastalığı Mersin’de masaya yatırıldı. Mersin İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Arif Abalı, arıların insanlığın devamı için çok önemli olduğunu ve ülkedeki arı varlığının korunması gerektiğini belirterek, şap hastalığında da Mersin-Adana bölgesi olarak ari bölge olmak için aşılamalara devam ettikleri söyledi.

Doğu Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, 2017 yılı 1. Bölge Grup Toplantısı Mersin’de düzenledi. Mersin Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü toplantı salonunda gerçekleştirilen toplantıya, Mersin, Adana, Hatay, Osmaniye ve Kahramanmaraş illerinden enstitü müdürleri, ilçe müdürleri, şube müdürleri, birlik ve kooperatif başkanları katıldı.

Buzağı ölümleri, arı ölümleri, şap hastalığı ve hayvan hastalıklarının ele alındığı toplantının açış konuşmasını yapan Doğu Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Abdullah Çil, müdürlük olarak Adana, Mersin, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis ve Adıyaman illerinde tarım ve hayvancılık alanlarında önemli ar-ge faaliyetleri yürüttüklerini ifade etti. Çil, “Enstitümüz daha çok tarla bitkileri ağırlıklı ve hayvancılık alanlarında klasik ve modern biyoterminolojik yöntemleri kullanarak ıslah faaliyetleri yürütmektedir. Bugüne kadar yaptığımız ıslah çalışmaları sonucunda 26 buğday, 23 pamuk, 5 soya, 5 yem bitkisi, 3 nohut, 2 yer bademi, bir ayçiçeği ve bir mısır çeşidi olmak üzere toplam 66 çeşit geliştirilerek ülke ve bölge çiftçisinin hizmetine sunulmuştur. Bu çeşitlerden 23 tanesi, tohumluk üretim hakkı karşılığında özel sektöre satışı yapılmıştır. Bugün enstitümüzde Bakanlığımız, TÜBİTAK, bazı yurt dışı kuruluşları ve özel sektör ile 56 adet proje yürütmekteyiz” dedi.

Arı ölümlerinde tarımsal ilaçlar, kovan içi yanlış uygulamalar etkili

Adana İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdür Yardımcısı Ali Kansu ise konuşmasında yoğun arı ölümleri üzerinde durdu. Adana İl Müdürlüğü’nün 2017’de arı ölümlerine yönelik yaptığı çalışmaları anlatan Kansu, 2017’de özellikle Doğu Akdeniz illerinde başta Adana olmak üzere yoğun şekilde arı ölümleriyle karşı karşıya kaldıklarını dile getirdi. Özellikle Osmaniye ve Hatay bölgesinden başlamak üzere Adana’da da Ceyhan ilçesinde ilk ölümlerin görüldüğü Şubat ayının ilk haftalarından itibaren yoğun arı ölümleri olduğunu belirten Kansu, Şubat ayından bu yana yaptıkları saha çalışmaları ve laboratuvar analizlerinin sonuçlarını aktardı. İlk etapta yaptıkları çalışmalarda, sahadan aldıkları numunelerin analiz sonuçlarında, arı ölümlerinin çok büyük bir kısmının nosema etkeni içerdiğini, çok büyük bir kısmının da toksik maddelerin sonucuna bağlı ölümler olduğunu tespit ettiklerini söyledi.

Başlattıkları ‘arı ölümleriyle mücadele eylem planı’ çerçevesinde yıl boyunca yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi veren Kansu, “Eylem planı çerçevesinde yaptığımız çalışmalar sonucuda ise

özellikle gelen analiz sonuçları yüzde 40 oranında nosema etkeninin bölgede ölümlere sebep olduğunu, yüzde 20’lik ölümlerin tarımsal ilaçlamalar veya tavsiye dışı kovan içi uygulamaların sebep olduğu, yüzde 20’lik dilimin arı ölümlerinde yeni bir epidemi veya diğer hastalık grubunun şekillendirdiği, yüzde 20’lik grubun da viral arı hastalıklarından kaynaklandığı sonucuna ulaştık. Tabi ki toksik ilaçların bu etmenlerle bir araya geldiğinde arılar üzerindeki etkisinin kat be kat arttığı da bir gerçektir” diye konuştu.

“Arı ölümlerini araştıracak ulusal komisyon kurulmalı”

Bakanlığa sundukları çözüm önerilerini de anlatan Kansu, TÜBİTAK, enstitüler, üniversiteler, il müdürlükleri gibi kuruluşların, arıların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ölüm nedenlerini araştıracak ulusal düzeyde bir komisyon kurulması gerektiğinin altını çizdi. Kansu, diğer önerilerini şöyle sıraladı: “Adana, Mersin, Hatay, Osmaniye bölgeleri tarımsal uygulamaların çok yoğun yapıldığı ve tarımsal ilaçlamanın had safhada kullanıldığı bir bölge. Bu ilaçlamalar yapılırken, Adana olarak 250 farklı nokta belirledik, bu noktalardan köy ve mahallelere ilaç hazırlama ve ambalaj toplama tesislerinin kurulması önerisinde bulunduk. Bunun toplam maliyeti 2 milyon TL civarında. Yıllık kaybımızın tarımsal hasılaya olan olumsuz etkileri düşünüldüğünde 2 milyon TL’nin çok da büyük bir rakam olduğu düşünülemez.

Bir diğer önerimiz, analiz sürelerinin uzamaması için enstitü müdürlüklerimizin analiz laboratuvarlarının güncellenmesi. Ayrıca, zirai ilaç kutularının kullanıldıktan sonra arta kalan kısımlarının çiftçilerimiz tarafından tarlanın bir kenarına atıldığı, bu ilaç artıklarının arılar üzerinde ölüm yapabileceği kanısı oluşmuştu. İlaç kapaklarının özellikle sızdırmaz bir şekilde yeniden revize edilmesi konusunda bir proje hazırlayıp Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’ne sunduk. Zirai ilaç bayilerinin denetimlerinin artırılması, tavsiye dışı ve ruhsatsız ilaçların kullanılmaması yönünde üreticilerin bilinçlendirilmesi, konaklama kapasitelerinin bölgeler belirlenerek çıkarılması, konaklama kapasitesi üzerinde arı konaklamalarına izin verilmemesi gibi reel çözüm önerilerinde bulunduk” ifadelerini kullandı.

“Mersin, gayri safi milli hasılaya yüzde 12’lik katkısıyla ikinci il”

Mersin İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürü Arif Abalı ise konuşmasının başında yeni müdürlük binası yapılması konusunun 2018 yatırım programına alınması ve Akdeniz meyve sineği ile mücadele kapsamında hazırladıkları 4 milyon liralık projeye ise 10 milyon liralık direk katkı veren Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan’a teşekkür etti.

Mersin tarımıyla ilgili bilgiler veren Abalı, bir tarım kenti olan Mersin’in, 2,3 milyon ton meyve, 2 milyon ton açıkta sebze, 1 milyon ton örtü altında sebze üretimiyle büyük bir kapasiteye sahip olduğunu vurguladı. Abalı, “Bu kapasitemizle Türkiye’de gayri safi milli hasılaya 7,7 milyar TL ile yüzde 12’lik katkıyı sağlayan ikinci iliz. Üretimi, işleme tesisleri, üreticisi ve 1 milyon ton yaş meyve sebze ihracatıyla Mersin ili tarımda büyük ailedir. 220 bin ton muz üretimiyle Türkiye birincisiyiz. Çilek, narenciye, limon, şeftali üretiminde Türkiye birincisiyiz. Keçi varlığı ve keçiboynuzunda Türkiye birincisiyiz. Örtü altı meyve üretiminde 360 bin tonla en çok üretim yapan iliz. Hedefimiz, birinciliklerimizi korumanın yanında ikinciliklerimizi ve üçüncülüklerimizi de birinciliklere taşımak. Aynı zamanda katma değerli ürünler üretmek ve bu ürünleri de sektörel anlamda daha katma değerli ürünler haline getirip ihracat kapasitemizi artırmak” şeklinde konuştu.

“Şap hastalığında Mersin-Adana olarak ari bölge olmak istiyoruz”

Buzağı ölümlerinin son dönemde çok önemli bir yer teşkil ettiğine dikkat çeken Abalı, “Buzağı ölümleri önemli. Buzağılar bizim çocuklarımız. Buzağı ölümlerini ne kadar aşağı çekersek hayvancılıkta da o kadar başarılı olacağız. Şap hastalığında Mersin-Adana bölgesi olarak ari bölge olmak istiyoruz. Şap hastalığında aşılama süreçleri yoğun şekilde devam etmekte. İl müdürlüğü olarak 97 bin büyükbaş hayvanı aşıladık, yüzde 104 başarı elde ettik. Bu aşılama kampanyaları ile birlikte tüm hastalıklardan ari bölge olmamız gerekiyor. Tüm Türkiye’nin ari bölge olması gerekiyor ama bulunduğu coğrafi konum itibariyle de biraz zor bir bölgeyiz. Öte yandan, Mersin’de Tarsus ve Akdeniz ilçe bölgesinde de her baharda arı ölümleri olmakta. Bu problemlerden kaynaklı bazı çiftçilerle sosyal problemler de olmakta. Arılar insanlığın devamı için çok önemli. Bitkisel üretimin devamını sağlıyor. Arıların dünya üzerindeki varlığının her zaman korunması gerekiyor. Bu çerçevede hem Bakanlık hem de Türkiye olarak önemli katkıları vermemiz gerekiyor” dedi.