Dr. Uysal: “Alzheımer’den Korunmak İçin Yaşamın İçinde Ve Neşeli Olun”
Anamur Akarca Aile Sağlığı Merkezi’nde görevli Aile Hekimi Dr. Gülay Uysal, entelektüel yaşamda Alzheimer hastalığı daha geç başlarken, kırsal alanda daha erken yaşlarda ortaya çıktığını belirterek, “Hastalığın seyrini, şiddetini, yaşını yaşam şekillerimizle, topluma verdiğimiz mesajlarla önemli oranda değiştirebiliriz. Beynimizi hiçbir zaman emekliye sevk etmeyelim” dedi.Aile Hekimi Dr. Uysal, bir açıklama yaparak, Alzheimer hastalığının nedenleri ve korunmak için neler yapılması gerektiği konusunda bilgi verdi. Bunamaya (Demans) neden olan hastalıkların başında Alzheimer hastalığının geldiğini ifade eden Uysal, Alzheimer’de beyin hücrelerinin öldüğüne dikkat çekti. “Ancak, Alzheimer hastalığı dışında bunama yapan çok hastalık var. Damarsal tip bunamalar, enfeksiyonlar, toksik maddeler, Parkinson gibi birçok hastalık da Demans yapabiliyor” diyen Uysal, bütün bunamaların belleği tahrip ettiğini, ancak Alzheimer hastalığında yakın belleği tahrip ederek, önce günlük olayların unutulduğunu kaydetti. Bunamaların her zaman unutkanlıkla gelmediğine, hastaların yüzde 30-40’ında bellek problemlerinin hafif olduğuna ama yeteneklerinin kaybolduğuna işaret eden Dr. Uysal, “Çok iyi yaptıkları işler, karar verme süreçleri bozuluyor, duygu durumları değişiyor. Bambaşka bir kişilik ortaya çıkıyor, çocuklaşma, içe kapanma veya depresyon gibi olaylar hakim olabiliyor. Dolayısıyla eşittir unutkanlık diyemeyiz. Birçok kompleks semptom yan yana gelince bunamayı oluşturuyor” ifadelerini kullandı.“ENTELEKTÜEL YAŞAMDA ALZHEIMER DAHA GEÇ BAŞLIYOR”Alzheimer ve Demans’ın tek sebebe dayanan hastalıklar olmadığının da altını çizen Uysal, “Genetik çok önemlidir. Genetikten dolayı hasta olanların oranı yüzde 1 kadar. Geni taşıyanlar yüzde 100 hasta oluyorlar. Ama bu genler çok nadir gözüküyor. Yaşam tarzı, yaşımın içinde olmak, aktif beyinlere sahip olmak gibi faktörler Alzheimer olmayı önlemiyor ama başlangıç yaşını onlarca yıl öteleyebiliyor. Onun için entelektüel yaşamda Alzheimer daha geç başlarken, kırsal alanda daha erken yaşlarda ortaya çıkıyor. Diğer önemli risklerden biri de tansiyon, şeker gibi damarları tahrip eden durumlardır. Tam olarak damarsal bir hastalık değil ama bu durumlar da eklenince altta yatan dejenerasyon (tahribat) çok hızlanıyor ve hastalık 2-3 misli hızlanmış oluyor. Dolayısı ile hastalığın seyrini, şiddetini, yaşını yaşam şekillerimizle, topluma verdiğimiz mesajlarla önemli oranda değiştirebiliriz” diye konuştu.Hemen hemen her Alzheimer hastasında depresyon bulunduğuna da dikkat çeken Dr. Uysal, “Erken evrede hastalar daha az katılımcı, daha isteksiz, daha unutkan oldukları için mi böyleler, yoksa hastalığın başlangıç semptomu depresyon mu, tam bilinmemektedir. Unutkanlık herkesi çekingen ve içe dönük yapıyor, bu kesin. Ancak bundan farklı olarak 20’li, 30’lu yaşlarda sık ve 6 aydan uzun süren depresyon geçirenlerde istatistikler gösteriyor ki, geçirmeyenlere göre daha fazla risk var” şeklinde konuştu.“ÜÇÜNCÜ EVREDE BİR BEBEK GİBİ HER ŞEYİNİ BAŞKASINDAN BEKLEYEN BİR HASTADIR”Ailede çok sayıda Alzheimer hastası varsa, gen taşıyorsa bu teşhisi koymanın mümkün olduğunu belirten Uysal, beyinde amiloid proteinini ölçtürüp onun seviyesine göre riskin belirlenebildiğini kaydetti. Beynin Alzheimer’da en erken tahrip olan yapısının hipokampus olduğunu aktaran Dr. Uysal, şöyle devam etti:“Hipokampus yakın bellek merkezidir. Bu merkezin hacmi küçülüyor mu diye ölçülebilir. Alzheimer hastalığı 60 yaşa kadar yüzde 1-2 iken, 65 yaşa doğru yüzde 10, 80 yaşında ise yüzde 30’a çıkıyor. Hastalığın erken evresinde hasta her hareketine hakimdir. Konuyu iyi bilmeyen bir kişi onun hasta olduğunu anlayamaz. Ancak hasta unutkanlıklarını kabul etmez, etrafı suçlayıcı niteliktedir. Kendi tedbirlerini kendisi yaratır. Orta evrede, hasta daha çok çocuksudur. Yemeğini yer, tuvalete gider ama sorumluluklarını ihmal eder. Kaygılar anlık kaygılardır. Çabuk sinirlenseler bile dikkati çabuk dağılır, ısrarcı değildir. Suçlayıcı ve şüpheci olabilirler. Üçüncü evrede ise tuvalet ihtiyacı da dahil olmak üzere bir bebek gibi her şeyini başkasından bekleyen bir hastadır.”Alzheimer hastalarına, annesi ve babası bir çocuğu nasıl koruyorsa, onu nasıl sakinleştiriyorsa aynı şekilde davranmak gerektiğinin altını çizen Uysal, hastaya eskiyi sorup egzersiz yaptırmanın bir anlamı olmadığını, önemli olanın onu germeden, üzmeden temel ihtiyaçlarını gidermek olduğunu dile getirdi.“ALZHEIMER’DEN KORUNMAK İÇİN YAŞAMIN İÇİNDE VE NEŞELİ OLALIM”Alzheimer’in tedavisinde kullanılan 4-5 ilaç bulunduğunu, ancak bu ilaçların hastalığın seyrini durdurmadığını aktaran Uysal, şunları söyledi: “Bu ilaçlar hafıza kapasitesini arttırıyor. Aşı üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Aşı çıktığında insan yaşamında bir devrim yaratacak boyutta ve beyin yaşlanması onlarca yıl gecikmiş olacaktır. Piyasadaki ilaçlar birbirine yakın, belleği yüzde 20-30 erken ve orta evrede güçlendiriyor. En önemlisi sadece bellek tedavisi amacına hizmet etmez, aynı zamanda hastaların davranışlarını ılımlı hale getirir. Psikiyatrik semptomlarını daha kontrol edilebilir hale getirmektedir. Erken teşhis çok önemli, ilerlemeyi yavaşlatıyor.”Dr. Uysal, Alzheimer’dan korunma yollarıyla ilgili de şu önerilerde bulundu:“Yaşamın içinde ve neşeli olalım. Beynimizi hiçbir zaman emekliye sevk etmeyelim. Beynimizin faaliyetlerini çeşitlendirelim. Depresyondan uzak duralım. Müzik dinleyelim, kitap okuyalım ve dans edelim. Yani beynimizin hep aynı bölgesinin egzersizlerini yapmak, beynimizi çalıştırıyor anlamına gelmiyor. Hastalık tahrip etse bile rezerv kapasitemiz yüksekse, kalan doku bizlere uzun süre yetecektir. Onun için çalışmamız çok önemli. Damarsal faktörler, tansiyon, şeker ve kalp hastalığı da çok önemli. Bu hastalıkları ne kadar önlersek o kadar Alzheimer hastalığından korunmuş oluruz. Hayatımızda egzersiz ve yürüyüş olmazsa olmazlardan. Sevdiğiniz ve zevk aldığınız hobileriniz olsun, mutlu olun. Kendimize zaman ayıralım kendimizi sevelim.”