ERBAKAN AFFETTİ, ECEVİT KATLİAM EMRİ VERDİ
Yayınlanma:
19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yapılan operasyonda onlarca insan hayatını kaybetti ve onlarca mahkum da sakat kaldı.
Cezaevlerine yapılan operasyon öncesinde arabulucu rolündeki Zülfü Livaneli, Necmettin Erbakan ve Bülent Ecevit dönemindeki ölüm oruçlarını anlattı ve çok ilginç bir karşılaştırma yaptı: Dinci Erbakan Kadir Gecesi dedi affetti ama solcu-şair Ecevit katliam emri verdi.
İşte Livaneli’nin, ‘Erbakan, Ecevit ve ölüm oruçlarının arka planı’ başlıklı o yazısı
Genç insanların yaşamı üzerine çok pis oyunlar oynandı bu ülkede.
TBMM komisyon raporuna göre 17.000 faili meçhul cinayet işlenmiş olan bir ülkede, adaletten, haktan hukuktan, demokrasiden ne kadar söz edebiliriz ki?
Herşey göstermelik.
ANLATTIKLARIM BİRİNCİ DERECE TANIKLIKTIR
Ama beni hayatım boyunca en çok bazı yetkililerin vicdansızlığı ve acımasızlığı şaşırtmıştır.
Bu yazıda anlatacaklarım birinci derece bir tanıklıktır.
***
1996’daki ölüm oruçlarına, bazı arkadaşlarımla birlikte “arabulucu” olarak katıldım.
İstanbul Başsavcısı Ferzan Çitici, böyle bir misyon üstlenmemizi rica etti.
O dönemde Necmettin Erbakan, başbakandı.
Cezaevine girdik. 12kişi
ölmüştü. Yemliha Kaya’nın ölü bedeninin başında nöbet tutuluyordu.
20-21 YAŞINDAKİ GENÇLER ÖLMEK ÜZEREYDİ
Konuşmaya çalıştığımız 20-21 yaşındakigençler
ölmek üzereydi. Bilinçleri kaybolmuştu. Bazılarının görme yetisi bir daha geri gelmemek üzere yitip gitmişti.
Geçen hersaat
,
yeni
genç ölüler demekti.
Bir kenara çekilip ağladığımı hatırlıyorum.
Tek istekleri, hapisnadeki yaşam koşullarının iyileştirilmesiydi. Tecrit hücrelerinde tek başına kalmamaktı.
Bu isteği çok iyi anlıyabiliyordum, çünkü o korkunç hapishanelerde bir dostla dertleşmenin ne kadar önemli olduğunu ben de yirmili yaşlarımda acı bir şekilde öğrenmiştim.
Hem de hiçbir suç işlememiş bir genç adam olarak.
Hükümetle temas kurduk. Adalet Bakanı ters davrandı. Başbakan Erbakan’a ulaşmaya çalıştık. İstanbul’dan Ankara’ya giden uçakta olduğunu söylediler.
Ankara havaalanında kendisine ulaştık. Tutukluların masum isteklerini anlattık, “Birçok genç bu geceyi çıkaramayacak” dedik.
ERBAKAN: BU GECE KADİR GECESİ İSTEKLERİNİ KABUL EDİYORUZ
“Peki” dedi, “Bu gece Kadir Gecesi. İsteklerini kabul ediyoruz.”
Hapishaneye müjdeyi verdik. Ambulanslar, ölmek üzere olanları hastanelere taşıdılar. Beklemekte olan gözü yaşlı aileler, ellerimize sarılıp, çocuklarındanhaber
sordular.
Ama Ferzan Çitici kulağıma şunu fısıldadı: “Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü aradı. ‘Biz negüzel
operasyon hazırlamıştık. Herşeyi berbat ettiniz’ diye
çıkıştı bana.”
Basın bu süreçte olumlu davrandı. Hatta bizleri haketmediğimiz övgülere boğdu. Hürriyet, kahramanlar bile dedi.
***
Aradan dört yıl geçti.
Bu kez yine ölüm oruçlarında, arabulucu olarak hapishaneye gittik.
Çünkü hükümetin verdiği sözler tutulmamıştı.
Yine genç insanlar ölüm döşeğindeydi. Aynı süreç yaşanıyordu ama busefer
Başbakan Erbakan değil Bülent Ecevit’ti.
Basın sürekli provokasyon yapıyordu.
Dört yıl önce bize kahraman diyen Hürriyet şimdi, “Ölüm oruçlarını cesaretlendiren hainler” olarak söz ediyordu bizden.
NEFESİMİZİ TUTUP BEKLEDİK AMA
Belli ki öldürme hazırlıkları tamamdı.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü bizzat aradım. “Ne olur” dedim, “Ölümlerin önüne geçin. Size resmen yalvarıyorum.”
Etkilendi. “Biraz bekleyin, başbakanla konuşayım” dedi.
Nefesimizi tutup bekledik.
Biraz sonra müdürün odasındakitelefon
çaldı. Hikmet Bey, “Malesef Başbakan Ecevit istekleri kabul etmiyor” dedi.
Çaresizce ölüm mahkûmlarına veda edip gözyaşları içinde oradan ayrıldık.
Sonra lav silahlarıyla koğuşlara saldırıp, insanları yaktılar.
O akşam televizyonlar, yanan mahkûmlara başka cezaevlerinden cep telefonlarıyla ulaşıldığını ve “Kendinizi yakın” talimatı verildiğini söylüyordu bangır bangır.
Ali Kırca’ya konuk oldum ve dedim ki: “Yalan söylüyorlar. Hapishanedecep telefonu
çalışmıyor. Arabulucular arasında yer alan Yaşar Kemal, ölüm döşeğindeki karısı Thilda’ya ulaşmaya çalıştı ve ulaşamadı.”
SOLCU ŞAİR ECEVİT KATLİAM EMRİ VERDİ
Bu tanıklık bütün yalanı çürütüyordu ama hükümet ve basın genç insan kanı dökmenin şehvetine kapılmıştı bir kere.
Kimse sağduyulu bir tanıklığı dinleyecek halde değildi.
Sonuçta “dinci Erbakan” genç ölümlereyol
açmamış ama “solcu-şair Ecevit” katliam emri vermiş oldu.
Bunları anlatmak tarih önünde benim namusum ve sorumululuğumdur.
İşte Livaneli’nin, ‘Erbakan, Ecevit ve ölüm oruçlarının arka planı’ başlıklı o yazısı
Genç insanların yaşamı üzerine çok pis oyunlar oynandı bu ülkede.
TBMM komisyon raporuna göre 17.000 faili meçhul cinayet işlenmiş olan bir ülkede, adaletten, haktan hukuktan, demokrasiden ne kadar söz edebiliriz ki?
Herşey göstermelik.
ANLATTIKLARIM BİRİNCİ DERECE TANIKLIKTIR
Ama beni hayatım boyunca en çok bazı yetkililerin vicdansızlığı ve acımasızlığı şaşırtmıştır.
Bu yazıda anlatacaklarım birinci derece bir tanıklıktır.
***
1996’daki ölüm oruçlarına, bazı arkadaşlarımla birlikte “arabulucu” olarak katıldım.
İstanbul Başsavcısı Ferzan Çitici, böyle bir misyon üstlenmemizi rica etti.
O dönemde Necmettin Erbakan, başbakandı.
Cezaevine girdik. 12
20-21 YAŞINDAKİ GENÇLER ÖLMEK ÜZEREYDİ
Konuşmaya çalıştığımız 20-21 yaşındaki
Geçen her
Bir kenara çekilip ağladığımı hatırlıyorum.
Tek istekleri, hapisnadeki yaşam koşullarının iyileştirilmesiydi. Tecrit hücrelerinde tek başına kalmamaktı.
Bu isteği çok iyi anlıyabiliyordum, çünkü o korkunç hapishanelerde bir dostla dertleşmenin ne kadar önemli olduğunu ben de yirmili yaşlarımda acı bir şekilde öğrenmiştim.
Hem de hiçbir suç işlememiş bir genç adam olarak.
Hükümetle temas kurduk. Adalet Bakanı ters davrandı. Başbakan Erbakan’a ulaşmaya çalıştık. İstanbul’dan Ankara’ya giden uçakta olduğunu söylediler.
Ankara havaalanında kendisine ulaştık. Tutukluların masum isteklerini anlattık, “Birçok genç bu geceyi çıkaramayacak” dedik.
ERBAKAN: BU GECE KADİR GECESİ İSTEKLERİNİ KABUL EDİYORUZ
“Peki” dedi, “Bu gece Kadir Gecesi. İsteklerini kabul ediyoruz.”
Hapishaneye müjdeyi verdik. Ambulanslar, ölmek üzere olanları hastanelere taşıdılar. Beklemekte olan gözü yaşlı aileler, ellerimize sarılıp, çocuklarından
Ama Ferzan Çitici kulağıma şunu fısıldadı: “Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü aradı. ‘Biz ne
çıkıştı bana.”
Basın bu süreçte olumlu davrandı. Hatta bizleri haketmediğimiz övgülere boğdu. Hürriyet, kahramanlar bile dedi.
***
Aradan dört yıl geçti.
Bu kez yine ölüm oruçlarında, arabulucu olarak hapishaneye gittik.
Çünkü hükümetin verdiği sözler tutulmamıştı.
Yine genç insanlar ölüm döşeğindeydi. Aynı süreç yaşanıyordu ama bu
Basın sürekli provokasyon yapıyordu.
Dört yıl önce bize kahraman diyen Hürriyet şimdi, “Ölüm oruçlarını cesaretlendiren hainler” olarak söz ediyordu bizden.
NEFESİMİZİ TUTUP BEKLEDİK AMA
Belli ki öldürme hazırlıkları tamamdı.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü bizzat aradım. “Ne olur” dedim, “Ölümlerin önüne geçin. Size resmen yalvarıyorum.”
Etkilendi. “Biraz bekleyin, başbakanla konuşayım” dedi.
Nefesimizi tutup bekledik.
Biraz sonra müdürün odasındaki
Çaresizce ölüm mahkûmlarına veda edip gözyaşları içinde oradan ayrıldık.
Sonra lav silahlarıyla koğuşlara saldırıp, insanları yaktılar.
O akşam televizyonlar, yanan mahkûmlara başka cezaevlerinden cep telefonlarıyla ulaşıldığını ve “Kendinizi yakın” talimatı verildiğini söylüyordu bangır bangır.
Ali Kırca’ya konuk oldum ve dedim ki: “Yalan söylüyorlar. Hapishanede
SOLCU ŞAİR ECEVİT KATLİAM EMRİ VERDİ
Bu tanıklık bütün yalanı çürütüyordu ama hükümet ve basın genç insan kanı dökmenin şehvetine kapılmıştı bir kere.
Kimse sağduyulu bir tanıklığı dinleyecek halde değildi.
Sonuçta “dinci Erbakan” genç ölümlere
Bunları anlatmak tarih önünde benim namusum ve sorumululuğumdur.
Siyaset