Kurtulmuş: 'Türkiye’nin Musul konusunda B ve C planları da vardır'

Kurtulmuş: 'Türkiye’nin Musul konusunda B ve C planları da vardır'
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Musul'daki operasyona değinerek, "Musul Musullularındır.

Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu sona erdi. Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen toplantının ardından Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş bir basın toplantısı düzenledi. Fırat Kalkanı Harekatı'na değinen Kurtulmuş, "Bölgede önemli bir rahatlamanın olacağı görülmektedir. Şuan itibariyle bin 250 kilometrekarelik bir alan Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri tarafından alınmış ve terör örgütünden temizlenmiştir. Suriye ilgili önemli meselelerden birisi, Halep’in geleceği konusudur. Geçtiğimiz gün Lozan’da yapılan toplantıda Halep ile ilgili konular gayri resmi olarak ele alındı. Her ne kadar bu toplantıda bir sonuç ortaya çıkmadıysa da çok farklı duruş ve kanaatlere sahip olan ülkelerin görüşlerinin yakınlaşması konusunda da bu toplantı hiç olmazsa hazırlık mahiyetinde imkan sağladı. Halep ile ilgili konularda görüş farklılıkları ülkeler arasında devam etmektedir. Türkiye olarak bizim Halep konusunda acil olarak altını çizdiğimiz konu Halep’te şartsız bir şekilde acil bir ateşkes ilan edilmesi zaruridir. Çünkü Halep’te ve yakın çevresinde çok ciddi insani dramlar yaşanıyor. İnsanlar en temel ihtiyaç maddelerinden yoksun vaziyetteler. Böyle devam ederse Halep’te çok ciddi insani dramların ortaya çıkacağı açıktır. Bunun sağlanması için Halep’e gidecek olan yardım konvoylarının, korunması şarttır. Bütün dünyanın gözü önünde Halep’e gönderilen yardım kuvvetleri, uçaklarla bombalanmış,hem yardım eden konvoylar durdurulmuş malzemelerin oraya gitmesi engellenmiş hem de çok sayıda sivil yardım gönüllüsü öldürülmüştür. Burada insani yardımların acil bir şekilde Halep’e ulaştırılması için uluslararası yardım konvoyu üzerinde çalışılabilir ilgili ülkelerinde işin içerisinde olduğu bir yardım konvoyu oluşturulur. Böylece bu konuda herhangi bir şekilde bombalanması, herhangi bir güç tarafından bombalanması önlenmiş olur. Bölgedeki krizin sona erdirilmesi bakımından kilit şehirlerinden birisi Halep’tir. Halep’teki durumun kısa süre içerisinde normalleştirilmesini sağlamak ama buradaki siyasi bir sonucu elde edene kadarda Halep’teki insan yardım meselesinin üzerinde yoğunlaşmak mecburiyetindeyiz. Bu bir insanlık meselesidir. Bundan sonraki toplantılarda, çok taraflı ya da ikili görüşmelerde de ilgili muhataplarımıza Türkiye’nin Halep konusundaki tavrını net bir şekilde paylaşmaya devam edeceğiz” diye konuştu.
“Türkiye’nin eğitim verdiği bu 3 bin kişi de Peşmergeler'le birlikte buradaki DEAŞ’a karşı mücadelenin içerisindedir”
Bölgedeki ikinci önemli şehrin Musul şehri olduğunu bildiren Kurtulmuş, “O da Irak topraklarında bulunuyor. Musul ve Halep’teki statü, buradaki gelecek, oluşturulacak olan denge, siyasi sonuç hiç şüphesiz Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgedeki siyasi sonucu da belirleyecek olan önemli gelişmelerdir. Musul’un DEAŞ’tan kurtarılması için yerli unsurların eğitilmesi Musul’un Musul halkı tarafından DEAŞ’ten kurtarılmasından sonrada Musul halkı tarafından yönetilmesinin hayati önemde olduğunun altını çizdik. Bunun için koalisyon güçlerinin, Irak ordusunun tabi ki desteklerine ihtiyaç olacaktır. Koalisyon güçleri uçaklarla yapacakları bombalamalarda DEAŞ’ı bir şekilde sahadan süpürür ama Musul Irak’ın ikinci büyük kenti. Çok sayıda sivil insanın içeride bulunduğu bir kent. Bu sivillere de zarar vermemek bakımından oradaki dengeleri de demografik ve mezhebi dengeleri de bozmamak bakımından çok hassas davranılması gereken bir yer. Türkiye başından itibaren uluslararası camianın, uluslararası koalisyonun destek vermesini, ama orada DEAŞ’a karşı savaşacak unsurların ağırlıklı olarak yerel unsurlar olmasını başından itibaren savunuyor. Bugünde savunduğumuz budur. Başika Kampı, o zamanki merkezi hükümetin daveti ve talebi Musul Valisinin ve ilgili grupların davetiyle Türkiye orada Başika’da bir eğitim kampı kurdu. Bu eğitim kampında şuana kadar 4 bine yakın Musul’un yerli unsurlarından Araplar, Türkmenler, Kürtler ve bir miktarda Ezidiler olmak üzere çok sayıda insan eğitildi. Bunlara Ninova kurtuluş ordusu adını ya da Ninova mücahitleri adını veriyorlar. Şimdi bu gruplar içerisinden yaklaşık 3 bin kişi Peşmergeler'le birlikte Musul operasyonuna katılmıştır. Bugün itibariyle Musul operasyonu sürdürülüyor. Ağırlık olarak Peşmergeler şuanda alandadır. Peşmergeler'in arkasından da Irak ordusu işin içerisine katılacaktır. Türkiye’nin eğitim verdiği bu 3 bin kişi de Peşmergeler'le birlikte buradaki DEAŞ’a karşı mücadelenin içerisindedir. Türkiye olarak önemle hassasiyetle üzerinde durduğumuz bir konuyu paylaşmak isteriz” ifadelerini kullandı.
“Musul’daki demografik ve mezhebi dengeyi değiştirmek üzere bu harekatı fırsat bilmek bundan sonra çok daha vahim sorunları ortaya çıkarır”
Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bölgede ciddi bir oyun oynanıyor. Uzun bir süredir devam eden bu savaşların, işgallerin, çatışmaların ve vekalet savaşlarının arkasındaki esas niyet bölgenin mezhebi bakımından, etnik bakımdan daha fazla bölünüp parçalanmasıdır. Bu bölgenin bütün unsurlarının öncelikle Musul söz konusu olduğu için bu iki fay hattı üzerinden asla siyaset geliştirmemesi lazım. Musul Musullularındır. Musul’daki demografik ve mezhebi dengeyi değiştirmek üzere bu harekatı fırsat bilmek bundan sonra çok daha vahim sorunları ortaya çıkarır. Şii Sünni milis gibi lafları kullanıyoruz ya bunların hepsini bir tarafa atmamız lazım. Bölgedeki mesele Şiilik ya da Sünnilik meselesi, Araplık ya da Türkmenlik ya da Kürtlük meselesi değildir. Bölgedeki mesele bir siyasi alt üst oluş meseledir. Buradan bütün bölge halkları olarak siyasi sonuçlar çözümler bularak bir sonuç elde edeceğiz. Herhangi bir şekilde bölgedeki Musul operasyonunu mezhepler arasında bir gerilime dönüştürmemek gerekir. Bu ikazı uyarıyı yapmak mecburiyetindeyiz. Bu bölgedeki Sünnilerin Şiilerin birbirinden farklı bir kaderi yoktur. Terör örgütlerinden Musul’u kurtarırken, DEAŞ’ten Musul’u kurtarırken ne buraya başka bir silahlı milis gücü getirip yerleştirmek ne de PYD gibi YPG gibi de başka bir terör örgütünü getirip Musul’u yerleştirmek sorunun çözümüne zerre katkıda bulunmaz. Sorunun çözümü Musul’un esas orada oturan insanlarını Musul DEAŞ’tan temizlendikten sonra da söz sahibi olabilecekleri bir düzeni kurmaktan geçiyor. Bu hem koalisyon ülkelerinin temel sorumluluğu hem bölgedeki bütün ülkelerin temel sorumluluğu olmalıdır hem de Irak merkezi yönetimi olmak üzere Irak’taki ilgili tarafların hassasiyetle dikkat edeceği husus olmalıdır. Kimse mevcut karışıklığı fırsat bilerek, buradan mezhebi ya da etnik siyaseti geliştirmek için fırsat kollamasın. Musul meselesi öncesindeki bütün gelişmeleri takip ettiğimiz harekattır. Türkiye bu harekatın içerisinde nasıl yer alacağını ilgili taraflara anlatmıştır. Türkiye’nin Musul konusunda B ve C planları da vardır. Biz bu bölgede daha fazla mezhebi ayrımların olmamasını, bir takım etnik siyasetlerin bölgede hakim olmamasının üzerinde duruyoruz. Bizi Musul konusunda ilgilendiren somut meselelerden birisi de Başika’daki varlığımızdır. Başika’daki TSK varlığı yaklaşık bir miktar askerimiz orada bulunuyor. Askerimizin oradaki varlığından Türkiye asla vazgeçecek değildir. Ne zaman Türkiye’nin orada insanları eğitmesine, donatmasına, insanlarımızı DEAŞ’tan ve başka terör örgütlerinden korumasına gerek kalmaz, durum iyileşir Türkiye belki durumu gözden geçirir. Ama bugün itibariyle Türkiye asla Başika’da bulunmaktan vazgeçmeyecektir. Başika’da bulunan TSK mensuplarının ciddi bir şekilde güvenliklerinin korunması da Türkiyes ‘nin Musul operasyonuna ilişkin önemli hassasiyetlerinden birisidir. Bununla ilgili her türlü tedbirimizi aldığımızı ifade etmek isterim. Musul ve Irak’taki Suriye’deki gelişmeler genel olarak Türkiye’yi yakinen ilgilendirir. Suriye’nin, Irak’ın her bir kentindeki gelişme bizi yakinen ilgilendirir. Çünkü bu coğrafyadaki insanlarla ya akrabalığımız ya komşuluğumuz vardır. Ortak kültürel değerlere, ortak geçmişe sahip olduğumuz halklardır.”
“Körfez İşbirliği Toplantısı'nda FETÖ terör örgütü olarak ilan edildi”
Körfez İşbirliği Toplantısı'na değinen Kurtulmuş, “Bu toplantıda FETÖ terör örgütü olarak ilan edildi. Musul konusunda bizim tezlerimize yakinen destek verildiği sonuç bildirisinde ilan edildi. Kıbrıs konusunda tezlerimizde de Körfez İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler Türkiye’nin yanında olduklarını ifade eden bir sonuca ulaştılar. Bizim açımızdan Körfez İşbirliği Toplantısı olumlu ve verimli geçmiştir. Yarın toplanacak olan İslam İşbirliği Toplantısı da bizim için önemlidir. Musul konusundaki ve Irak’ın geleceği konusundaki endişelerimizi resmi toplantıda gündeme getireceğiz. Ümit ediyorum ki buradaki toplantıda da FETÖ’nün terör örgütü olması yönünde bir karar alınacak, bu da sonuç bildirisinde yer alacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
“Bu 7 bölgede üzerinde yoğunlaşılan projelerin toplam maliyeti 10 milyar 122 milyon liradır”
Kurtulmuş, terörden etkilenen bölgelerdeki yeniden yapılandırma çalışmalarıyla ilgili, “Bu konuda her şehirde, her ilçede 7 tane bölge esas alınmıştır. Diyarbakır Sur ilçesi, Şırnak merkezi, Silopi, İdil, Cizre, Hakkari Yüksekova ve Mardin Nusaybin ilçelerindeki durum tek tek gözden geçirilmiş, buralarda yapılan çalışmalar değerlendirilmiştir. Bu 7 bölgede, üzerinde yoğunlaşılan projelerin toplam maliyeti 10 milyar 122 milyon liradır. Bir kısmının projelerine başlanmış bir kısmında da mesafe alınmıştır. Her bir ilçe için o bölgeye has imar politikaları geliştiriliyor. Sur’ un tarihi dokusu tamamiyle korunacak. İçerisinde tarihi dokuya zarar verecek hiçbir yapıya müsaade edilmeyecek planlar yapılmış ve uygulamaya konulmuştur. En kısa zamanda terörün ortaya çıkardığı yıkıntılar bütünüyle ortadan kaldırılacak bu 7 bölgemizdeki insanlarımız tekrar kendi şehirlerimize dönme fırsatı bulacaklardır” açıklamasında bulundu.
“Sayın Bahçeli başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini de Sayın Başbakanımızla paylaşacaktır”
Başbakan Binali Yıldırım ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin görüşmesine değinen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bu görüşme aslında yeni dönemde iktidar ve muhalefet arasındaki diyaloğun arttırılması bakımından takip ettiğimiz yol açısından önemlidir. Bütün siyasi partilerin iktidar ve muhalefet partilerinin FETÖ’ye karşı verilen ortak milli mücadeleden sonra ortak zeminlerde buluşması görüşlerini birbirine aktarması ve siyasetin yapıcı dil ve üslup üzerinden sürdürülmesine çok büyük önem veriyoruz. Bu görüşmeyi de bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Sayın Bahçeli ile Sayın Başbakanımız bu toplantıda anayasa değişikliğiyle ilgili komisyonun yapmış olduğu çalışmaları gözden geçirecekler. Ayrıca FETÖ ile mücadelede gelinen nokta Olağanüstü Hal uygulamaları çerçevesinde atılan adımlar Fırat Kalkanı operasyonu ve Musul Operasyonu ile ilgili gelişmeler başta olmak üzere çok sayıda iç ve dış konuyu müzakere edeceklerdir. Bunun Türkiye’deki siyasetin çözümü daha hızlı üretmek bakımından büyük bir faydası olacağı kanaatindeyim. Bu görüşmede Bahçeli’nin daha önceden dile getirmiş olduğu başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini de Sayın Başbakanımızla paylaşacaktır. Bizde görüşlerimiz son derece açık. Türkiye’nin bundan sonraki süreçte etkin bir yönetim modeli olarak başkanlık sistemine geçmesinin daha doğru olacağını özellikle 2014’te yapılan yeni cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte mevcut durumun zaten ikili bir yapı ortaya çıkardığı bunun ortadan kaldırılması daha etkin bir yönetim modelinin ortaya konabilmesi için bir başkanlık sistemi tartışmasının Türkiye için yapılması normal bir tartışma atılması önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. ümit ederiz ki bu tartışmada da bugünkü görüşmede de mesafe alınır ve bu konu gündeme gelir diye düşünüyoruz.”