LÜTFÜ ELVANʹIN MAKALESİ

LÜTFÜ ELVANʹIN MAKALESİ
EVET, DEMEMEK İÇİN MAZERETİMİZ YOK
Yakın zamanda referanduma sunulacak Anayasa değişiklik paketi ile ilgili olarak her kesimden bir ses yükselmekte ve ülkemizin geleceği ile ilgili bu çok önemli konuda kafa karışıklığı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Yakın tarihimizin bize miras bıraktığı siyasi ve ekonomik sorunların kaynağında, 1980 askeri darbesinin ve onun ürünü olan yürürlükteki Anayasanın olduğu muhakkaktır. Bugüne kadar her görüş ve düşünceden birçok insanın dile getirdiği bu gerçeklik karşısında milletin temsilcisi olan siyasi iradenin, halkın tercihleri doğrultusunda düzenlemeler yapmasından daha doğal bir şey olamaz. Ne zaman ki insan hak ve özgürlüklerini temel alan, demokratikleşmeyi ve hukukun üstünlüğünü ihdas etmeye çalışan bir çabanın içine girilse, ülkemizin zenginliği olarak gördüğümüz çeşitli konular büyük ve çok önemli sorunlar gibi gösterilmeye ve suni gündemler yaratılarak gerçek gündemimiz saptırılmaya çalışılmaktadır. Son zamanlarda yaşanan terör olayları bunun en somut göstergesidir. Terör örgütünün demokratik gelişme ve iyileşmelerden niçin rahatsız olduğu gerçekten manidardır.  Fakat asıl anlaşılmaz olan, birtakım siyasi ve toplumsal örgüt temsilcilerinin niçin rahatsız olduklarıdır. Her platformda demokratikleşmeden, sivilleşmeden, insan hak ve özgürlüklerinden bahseden bu kimseler konu milletimizin önüne geldiğinde farklı davranmak suretiyle halkımızın gözünde, özü sözü bir olmayan bir konuma düşmektedirler.
Tüm bunların yanında her açıdan gelişen ülkemizin, yeni ve çağdaş bir Anayasaya ihtiyaç duyduğu muhakkaktır. Anayasalar elbette ki bir yönetmelik ve genelge gibi her konuya birebir değinen bir düzenlemeyi içermezler. Ancak bütün bu düzenlemelerin ana omurgasını temin eden bir yapıyı oluştururlar. Hiçbir kanun ve düzenleme anayasa maddelerine aykırı olamaz hükmü bu gerçeği ifade etmektedir.
Muhalefet temsilcilerinin sıklıkla dile getirdikleri; ‘ülkemizin gündeminde anayasa değişikliğinin olmadığı, sözkonusu değişikliklerin ekonomik sorunların çözümüne ilişkin düzenlemeler getirmediği’ görüşü aslında elma ve armutları aynı kefeye koymak suretiyle halkı yanıltmaya yönelik bir çabadır. Esnafımızın, çiftçimizin, sanayicimizin ve ticaret erbabıyla halkımızın tüm bireylerinin gelişmiş ülkelerdeki gibi ekonomik ve demokratik haklara aynı anda sahip olmasının niçin arzu edilmediğini anlamak mümkün değildir.
Toplumun ilgiye muhtaç özürlü, yaşlı, çocuk ve bize şehitlerimizin emaneti olan dul ve yetimlerine, gazilerimize özel ayrıcalıklar sağlayan düzenlemelere niçin hayır demektedirler?
Halkımız, yıllardır kim ve ne amaçla takip edildiğini bilmeden fişlenmiş ve bu sebeple birçok mağduriyetler yaşanmıştır. Kişi hak ve hürriyetlerine büyük darbe vuran bu hususların kanuni dayanaklarının ortadan kaldırılmasına bazı kimseler, niçin destek vermediklerini bu millete izah etmek zorundadırlar.
Her konuda bir sözü olmak, maalesef her konuşulanın doğru olduğu anlamına gelmemektedir. Ayrıca konuşan kimsenin kimliğinden ziyade konuştuklarının ve eylemlerinin içeriğine bakmakta bize yakışan bir tutumdur. Eskilerin fani ve fena bir adamın baki bir sözü diye ifade ettikleri işte bu husustur.  Asıl olan ise hem dürüst bir kişilik ve karaktere sahip olmak hem de doğru ve güzel işlerden bahsetmektir.
Yıllardır uzayan mahkemelerden ve verilen kararların vicdanları tatmin etmemesinden rahatsız olan bu halkın, tarafsız ve gerçekten bağımsız bir yargı sistemine kavuşma hakkının olmadığını kim inkâr edebilir? Maddi ve manevi mağduriyetlerin yaşanmasına sebep olan bu hususların yargının en tepesinden başlayarak gerçekten özlenen bir yapıya kavuşmasının önünde engel olmak isteyenlerin bu millete, ‘Hayırda hayır vardır’ dan daha manalı ve içi dolu gerekçeler sunması gerekmektedir.
Ülkemizde, vicdanları rahatlatan kararlardan yoksun olduğunu düşünen birçok kimsenin, yurt dışındaki mahkemelerde hak aradığını görmekteyiz. Ülkemiz aleyhine alınan kararlarla devletimiz yüksek miktarlarda tazminatlar ödemektedir. Tüm bunların önüne geçecek çağdaş düzenlemelere, en azından devletimizin ve milletimizin onuruna sahip çıkma adına evet demenin kime ne zararı olabilir?
Ciddi gerekçeler olmadan yurt dışına çıkamayarak seyahat özgürlüğü kısıtlanan, basit problemlerin bile mahkemelere götürülmesi neticesinde maddi zarar ve zaman kaybına uğrayan,  toplumsal ve sendikal faaliyetleri kısıtlanan vatandaşlarımızın, yapılan anayasa değişiklikleri neticesi gelişmiş ülkelerdeki benzer, hatta daha iyi haklara kavuşmasının önünde durmak, kendi halkına bunları çok görmek, hangi düşünce ve siyasi görüşün yararına bir tavırdır.
Memurlarımızın toplu sözleşme hakkına kavuşması, grev hakkının önündeki engellerin ortadan kaldırılması, kınama ve uyarı cezası alan memurlar ile mahkeme kararı olmadan işine son verilen ordu mensuplarının yargı yoluna başvurmasının önünün açılması, emekli memurlarımızın bile toplu sözleşme hakkından istifade edebilmelerinin mümkün olması, esnafın tüccarın sanayicinin hükümet politikalarında söz sahibi olmasını temin eden anayasa değişikliklerinin, toplumu ilgilendirmediği ve gündeminde olmadığını söylemek bu milletin dertlerinden ve tercihlerinden haberi olmamak anlamına gelmektedir.
Anayasa mahkemesinin ve HSYK yapısının demokratik ve çağdaş bir yapıya kavuşmasını sağlayan bu düzenlemeler ile ülkemizin önünü tıkayan, birçok konuda halkın tercih ve taleplerinin dışında kararlar vererek siyasi ve ekonomik sorunların yaşanmasına sebep olan hususların ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.
Bu millete olan vicdani sorumluluğumuzun bir gereği olarak;  Ülkemiz ve milletimiz için yapılan her iş ve eyleme bu ülkenin geleceği için gösterilen tüm çabalara, karşı herkesin minnettar olması gerektiği kanısındayım.  Yapılan anayasa değişiklikleriyle hükümetin kendisine ait bir yargı sistemi oluşturmaya çalıştığını söyleyenlere, mahkemenin kadıya mülk olmadığını hatırlatmak isterim. Bugün AK partiyi tercih eden halkımız yarın başka bir siyasi görüşü tercih ettiği zaman bu ifadeleri nasıl değerlendirmek gerekir acaba? O zaman da başka bir siyasi partinin yargısından mı söz edeceğiz. Milletimizin büyük bir çoğunlu ile iktidar olan AK parti hükümeti, attığı her adımda bu milletin yarınlarını düşünmektedir. Herkesin fani olduğu bu dünyada halka hesap veremeyecek bir uygulamanın hiçbir zaman içinde olmayacaktır. Sözkonusu değişiklik, halkımızın da arzu ettiği düzeyde dört başı mamur bir düzenleme olmayabilir ama ülkemizde insan hak ve hürriyetlerinin gelişmesinde, demokrasi çıtasının daha da yükseltilmesi yolunda ciddi bir çabadır. Bugüne kadar yapılan birçok Anayasa değişikliklerinin yanında son yapılan bu değişiklik en kapsamlısı olacak olandır.  Bu husus, ülkemiz ve milletimizin kalkınmasında lokomotif görevi görecektir. Türkiye’deki demokratikleşme seviyesinin yükselmesi, ekonomik ve sosyal alandaki kalkınmamızın da anahtarı olacaktır. Bugüne kadar içerde ve dışarıda ülkemiz menfaatine olan birçok konuda önümüze sürülen engellerin gerekçeleri yapılan bu değişikler ile ortadan kaldırılacaktır. Toplumumuzda ayrışma ve kutuplaşmalara fırsat vermemek adına hangi görüş ve düşünceye sahip olursak olalım bu ülkenin birer evladı olduğumuzu unutmayalım. Birlik ve beraberliğimiz bu vatan topraklarında yaşadığımız sürece daim ve kaim olacaktır. Yapılmaya çalışılan sözkonusu düzenleme ve değişiklikler de aslında bu gerçeği sürdürmek ve yaşatmak adına verilen çabalardır. Tüm bunları görmek ve esas olanın milletimizin tercihleri olduğu gerçeğini kabul etmek, halka saygının ve güvenmenin de bir ifadesidir.