NEÜ’de “Günümüzde Kadın Ve Şiddet” Konulu Panel

NEÜ’de “Günümüzde Kadın Ve Şiddet” Konulu Panel
Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde (NEÜ) “Günümüzde Kadın ve Şiddet” konulu panel düzenlendi.NEÜ Aile Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından “Günümüzde Kadın ve Şiddet” konulu bir panel düzenlendi. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi...

Necmettin Erbakan Üniversitesi’nde (NEÜ) “Günümüzde Kadın ve Şiddet” konulu panel düzenlendi.
NEÜ Aile Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından “Günümüzde Kadın ve Şiddet” konulu bir panel düzenlendi. Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Konevi Amfisinde düzenlenen ve Prof. Dr. Ruhuşen Kutlu, Prof. Dr. Nazmiye Kaya, Doç. Dr. Nermin Öztürk ve Yrd. Doç. Dr. Meryem Kırımlı’nın panelist olarak yer aldığı panelin Moderatörlüğünü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zarife Seçer yaptı. Programa Vali Muammer Erol, Rektör Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Kırbıyık, İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Hayri Erten ile öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
Prof. Dr. Ruhuşen Kutlu 8 Mart Dünya Kadınlar gününü kutlayarak başladığı “Ailede Kadının Yeri” sunumunda, “Yaşamımızın her alanında aldığımız her nefeste kadınlarımızın payı büyüktür. Bu değerli varlıklar baş tacı olmalıdır. Atalarımız erkeklerimizle ve kadınlarımızla el ele vererek bu vatanı kurmuşlardır. Kurtuluş savaşımız bunun en güzel örneğidir. Maalesef günümüzde kadın halen şiddet görerek eğitimsiz bırakılarak hırpalanmaya devam etmektedir. Ruhunun naifliği örselenmektedir. Daha az yetenekli ve daha az akıllı gösterilmeye çalışılmaktadır. Gelecek umut olmalı ve kadın artık 2000’li yıllarda kendi yolunu çizebilmeli ve çizerken de kendini özgür hissedebilmelidir.” diyerek sözlerini tamamladı.
Prof. Dr. Nazmiye Kaya, sağlıklı nesillerin yetişmesinde önemli rolü olan ailenin temel yapı taşlarından kadının, aile içinde uğradığı şiddetten ve bu şiddetin onun ruh sağlığı üzerindeki etkilerinden bahsetti. Kaya, “Şiddet her yerde var. Yapılan araştırmalarda kadının şiddeti, birinci derece yakınlarından babaları, ağabeyleri hatta kendi oğulları ve eşlerinden gördüğü ortaya çıkmaktadır. Kadın kendine şiddet uygulayanlara duygusal ve ekonomik olarak bağımlıdır. Mumyalarla yapılan bir çalışmada kadın mumyalarda kırık oranı yüzde 37 bulunurken erkek mumyalarda bu oranın yüzde 9’larda olduğu görülmüştür. Kadına yönelik şiddetin coğrafi sınırı ekonomik gelişmişliği, eğitim düzeyinin hiçbir önemi yok.” dedi.
Doç. Dr. Nermin Öztürk ise, dini inançların kadına şiddetteki etkilerini açıklayarak, “Bir Yahudi her sabah uyandığında kendisini kadın olarak yaratmadığı için tanrısına teşekkür eder. Yahudilikte bütün evlilikle ilgili hükümler mirasla ilgili hükümler her zaman erkeğin lehine olacak şekildedir. Hıristiyanlıkta asli günah diye bir kavram vardır. Bütün insanlar asli günahla doğarlar. Bunun sebebi Hz. Meryem’dir. O, şeytan tarafından ayartılmıştır. Yine aynı şekilde ayartılan Hz. Havva da Hz. Adem’i ayartmış bu şekilde cennette yasak olan meyveyi yemişler ve cennetten kovulmuşlardır. Onlara göre asli günah Havva’nın işlemiş olduğu günahın sonucudur. Çin’de mesela ata ruhlarına saygı onların en büyük inançlarıdır. Ata ruhlarına saygı sadece erkek çocuklarla devam ettirilir. Bir kadın erkek evlat bırakmadan ölürse günahkardır. Hinduizm’de Sati geleneğinde kadının kocası öldüğü zaman onunla birlikte kendisini yakması gerekir. Sırf bu yüzden yılda 2 bin 500 kadın ölüyor” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Meryem Kırımlı da, 25 sene önce Amerika’da çalışmış olduğu “Rusya Müslümanları Arasında Modernleşme ve Kadınlar Eğitimi” konulu bir yüksek lisans tezinden bahsederek, “O dönemde sadece Rusya Müslümanları değil bütün İslam dünyasında modernleşmenin bir parçası olarak kadınların eğitimi konusunda ortaya çıkan bütün gazeteleri taramıştım. Çin’de Afyon savaşı var. İngiltere’nin sömürgesi söz konusu... Çin’in siyasi iradesi batının oyuncağı olmuş durumda. Aynı şekilde Hindistan’da sömürge durumu var. Demek ki şark medeniyetinde kadının durumu ele alındığında özellikle bu konu, batı medeniyetinin temsilcileri olan misyonerler tarafından çok güzel araştırılmış. Tarihe baktığımızda 1910 itibariyle Orta doğu bölgesinde 60 bin tane misyoner vardı. Şark Medeniyetinde kadın statüsü batı medeniyetinin sömürge mücadelesine alet edilmiştir. Müslüman dünyasından önce 19. yüzyılda misyonerler Çin ve Hint medeniyetlerinin kadına bakış açısını çok iyi kullanmışlardır” dedi.
Panelistlere teşekkür belgelerinin verilmesinin ardından program sona erdi.