Toptancılar Yönünü Üretime Çevirdi
Öztürk, sektöre ilişkin değerlendirmeler yaparak komitelerin çalışmaları hakkında bilgi verdi. Mevcut toptancılar sitesinin ağırlıklı olarak depolamaya uygun olması nedeniyle üretim yapmakta zorlandıklarını ifade eden Öztürk, komite olarak üretime de uygun yeni bir site üzerinde çalıştıklarını, 60 dönüme yakın yeni bir arazi üzerinde durduklarını, bu alanın temini için Büyükşehir Belediyesi ve Akdeniz Belediyesi ile temasta olduklarını anlattı. Yer sorununu çözebilmeleri halinde hemen kooperatifleşerek üst yapı çalışmalarına başlayabileceklerini kaydeden Öztürk, “Biz toptancılar olarak bu yatırıma hazırız. Yeter ki yer sorunumuz çözülsün” dedi. Markalaşmak istediklerini ve marketlere de kendi markalarını satmak istediklerini belirten Öztürk, Mersin’in ihracat bölgesi olması nedeniyle akla gelebilecek her türlü gıdanın üretimi için uygun bir yer olduğuna dikkat çekti. Böylesi yatırımların istihdamı da olumlu etkileyeceğine değinen Öztürk, “Üretim demek daha çok personel demek. Bu sayede işsizlik sorununa da bir ölçüde de olsa katkı sağlama hedefindeyiz” ifadelerini kullandı.
“Yalnız sermayesi güçlü toptancı ayakta kalabilir”
Toptancıların günümüz ekonomik koşullarında üretici ile perakendeci kıskacında sıkışıp kaldığını savunan Öztürk, özellikle vade farklarından kaynaklı sıkıntılar yaşandığını anlattı. Öztürk, “Toptancı üreticiden 30 gün vadeyle aldığı ürünü perakendeciye 100-120 günlük vadelerle satabiliyor. Bu süre zarfında oluşan nakit ihtiyacını ise bankalarla kapatma yoluna giderek sıkıntı yaşıyor. Şartların böyle devam etmesi halinde yalnızca sermayesi güçlü, büyük toptancılar ayakta kalabilecek” diye konuştu.
Komite bünyesinde 652 kayıtlı üye bulunduğunu ve irili ufaklı çeşitli gıda ürünleri üretimi ile pazarlamasını gerçekleştiren firmaların faaliyet gösterdiğini açıklayan Öztürk, Mersin’in bir liman kenti olması, dış ticaret potansiyelinin güçlü olması nedeniyle gıda firmaları açısından önemli bir kent olduğunu söyledi. Komite üyeleri arasında Türkiye’nin ithalat ve ihracatında üst sıralarda yer alan gıda firmaları bulunduğunu dile getiren Öztürk, yurtdışındaki öncelikli pazarların ise ağırlıklı olarak Irak, Suriye, Mısır gibi Arap ülkeleri olduğunu anlattı. Ancak son dönemlerde Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar nedeniyle bu alandaki ihracatta da düşüş yaşandığını kaydeden Öztürk, BM Yardım Kuruluşları’na ürün veren ihracatçılar dışındaki gıda firmalarının ihracatında ciddi sıkıntılar oluştuğunu açıkladı. Farklı pazarlara açılma noktasında ise girdi maliyetlerinin yüksekliğiyle karşılaştıklarını belirten Öztürk, “Ülkemizde işçilik, enerji gibi girdi maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üyelerimizin yurtdışındaki rakipleriyle rekabet şansları da azalıyor. Ancak tüm bu zorluklara rağmen üretim bizim çıkış kapımız. Bu alandaki çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız” şeklinde konuştu.
“Girdi maliyetlerinin yüksekliği bir diğer sorun”
Sektörün son dönemlerde önemli sorunlar yaşadığını anlatan Öztürk, bunlar arasında girdi maliyetlerinin yüksekliğinin önemli yer tuttuğunu dile getirdi. Üreticiler gibi toptancıların da girdi maliyetlerinin yüksekliğinden şikayetçi olduğuna dikkat çeken Öztürk, toptan satışlarda maliyetin büyük bölümünü lojistik giderlerin oluşturduğunu anlattı. Toptancıların fabrikalardan yüzde 15 kazanç planlayarak ürün satın aldığını dile getiren Öztürk, ancak mazot giderlerindeki artış, sigorta giderleri gibi yükselen girdi maliyetleri nedeniyle yüzde 10-12 arası kayıp yaşandığını ve kalan yüzde 3 kar marjı ile de ayakta kalmanın zor olduğunu söyledi.
Öte yandan ulusal zincir marketlerin yayılmaya başlamasıyla birlikte Mersin’de yerel perakende sektörünün zayıflamasının da toptancıları sıkıntıya soktuğunu ifade eden Yusuf Öztürk, “Biz yerel toptancılar olarak ulusal firmalara ürün veremiyoruz. Ancak yerel esnaf ürünlerimizi alabilir. Son yıllarda ise ulusal marketler çok güçlenince yerel esnaf oldukça yıprandı ve alım gücü düştü. Bu durum paralelinde bizi de olumsuz etkiliyor, satışlarımız düşüyor” dedi.
“Piyasa boşluk kabul etmez”
Yeni dünya düzeninde sektörlerde kuralların değiştiğini, bu kurallara uyum sağlayabilenlerin ayakta kaldığını vurgulayan Öztürk, şunları söyledi; "Yalnızca değişen dünyada kuralları değil, tüm dünya ve paralelinde Türkiye’nin zor bir ekonomik süreçten geçmesi de yaşanan sıkıntılarda önemli rol oynadı. Bu dönemde perakende sektörü yatırımcıların kendi işletme sermayeleriyle yollarına devam etmesi çok önemliyken, bunu yapmayıp aşırı borçlandılar. Şahsi hatalar da buna eklenince sorun daha da büyüdü. Nedir bu şahsi hatalar? Örneğin kontrol altında tutulamayacak kadar çok şube açıldı. Dövizle borçlanma yoluna gidildi. İflaslar da kaçınılmaz oldu. Bu sıkıntı önce yatırımcıyı ve yanında çalışanları olumsuz etkiledi ama beraberinde 3., 4. şahısları da bataklığın içine sürüklemeye başladı.”
Yerel zincir marketlerde yaşanan boşlukları ulusal marketlerin vakit kaybetmeden doldurduğuna değinen Öztürk, “Piyasa boşluk kabul etmez. Ulusal zincir marketler boşluğu isabetli ve günün şartlarına göre dolduruyor. Piyasa şartlarını çok iyi takip edip az masrafla çok iş yapıyor ve iyi hizmet veriyorlar” dedi.