Bin Yıl mı Bekleyeceğiz?
Yayınlanma:
Etkisi bin yıl sürecek denen 28 Şubat 15 yaşında... Sorumlular ise hala geziyor
28 Şubat darbesinin üzerinden 15 yıl geçmesine rağmen sorumlular hakkında herhangi bir yasal işlem başlatılmış değil. Bu durum akıllara, eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğluʹnun darbeyle özdeşleşen "28 Şubat bin yıl sürecek" sözlerini getirdi. Darbenin sorumluları ve şakşakçılarının hiçbir şey olmamış gibi dolaşıyor. Millet ise bu karanlık sürecin sorumlularının bir an önce cezalandırılmasını bekliyor.
Hâlâ yargı önüne çıkartılmadılar
Ergenekon yapılanması, 27 Nisan bildirisi, 12 Eylül askeri darbesi hakkında başlatılan hukuki süreç ne yazık ki 28 Şubatʹçılar için başlatılmadı. Demokrasiyi akamete uğratarak, millet iradesini hiçe sayan bu darbenin, etkileri ne yazık ki kırılmış değil. Darbecilerin aradan geçen 15 yıla rağmen hâlâ yargı önüne çıkartılamamaları, bu etkinin kırılamadığının en önemli işareti olarak algılanıyor.
Emniyet de psikolojik harekât planı uygulamış
Postmodern darbe 28 Şubatʹın ardından insanların fişlenmeye devam edildiği ortaya çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından hayata geçirilen ʹYavuz PH Planıʹyla 1998 yılında vakıf, dernek, yurt, Kurʹan kursu, şirket ve camiler fişlenmiş.
ʹGizliʹ ibareli ve Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Halil Tuğ imzalı ʹYavuz PH Planıʹnda, şu ifadeler yer alıyor: "Genel Müdürlüğümüzce uygulanan Yavuz Psikolojik Harekat Planı kapsamında, laikliğin iç ve dış tehlikelere karşı korunmasına yönelik olarak 1998 yılı içerisinde icra edilecek faaliyetleri içeren faaliyet programı ekte gönderilmiştir. Planın uygulamasında milli menfaatlerin zedelenmemesi için gizliliğe riayet edilerek yetkisiz şahıs ve kuruluşlara açıklanmamasını; bu doğrultuda icra edilecek uygulamalar neticesinde yapılan değerlendirmelerin Ağustos ve Kasım aylarının ilk haftasında EK-2 faaliyet programı sonuç rapor çizelgesine uygun olarak tanzim edilmesini ve Genel Müdürlüğümüz Terörle Mücadele ve Harekat Daire Başkanlığıʹnda olacak şekilde gönderilmesini konu üzerinde hassasiyetle durularak herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesini rica ederim."
Merkez teşkilat, 80 il emniyet müdürlüğü ve eğitim kurumlarına gönderilmesi istenen emrin eklerinde ise 3 sayfa faaliyet planı, 1 adet faaliyet program dönüşüm sonuç raporu bulunuyor.
Söz konusu belge, gazeteci yazar Aslan Değirmenciʹnin kaleme aldığı ve Çıra Yayınlarıʹndan çıkan ʹBelgeleriyle 28 Şubatʹın Çözülen Kodlarıʹ adlı kitapta yer aldı. Belgede, yurt içi ve yurt dışında Türkiyeʹye yönelik yürütülen irticai faaliyetler konusunda ʹkamu görevlilerinin aydınlatılması, aday memurların aydınlatılması, belli bir program dahilinde Emniyet teşkilatı mensuplarının aydınlatılması, kamuoyunun aydınlatılmasıʹ isteniyor.
Yapılacak tüm faaliyetlerde TV, radyo, gazete, seminer gibi yöntemlerden faydalanılması, aydınlatma için bilim adamlarından destek alınılması, irticai faaliyetlere karışanlar hakkında yasal işlem yapılması, kıyafet genelgesinin uygulanmasının sağlanması, irticai faaliyetlerde bulunan vakıf, dernek, yurt, Kurʹan Kursu, şirket ve camilerin takibi ve kontrolü isteniyor. İrticai faaliyetlere karışan kamu görevlileri hakkında yasal işlem yapılması, kıyafetle ilgili Başbakanlık genelgesinin uygulanmasının sağlanması talep ediliyor.
Bize o günleri yaşatanlar da hesap versin
28 Şubat 1997 tarihinde yapılan askeri darbe sonucu mağdur olan başı kapalı memur bayanlar, o günleri bir daha yaşamama dileğinde bulundu. Bugün darbeler yapanların bile hesap verdiğini hatırlatan başörtülü öğretmenler, kendilerine mağduriyet yaşatan milli eğitim müdüründen valisine kadar ilgili kişilerin de hesap vermesini istedi.
Türkiye 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan askeri darbe sonucu mağdur olan başı kapalı memur bayanlar, o günleri bir daha yaşamama dileğinde bulundu. Bugün darbeler yapanların bile hesap verdiğini hatırlatan başörtülü öğretmenler, kendilerine mağduriyet yaşatan milli eğitim müdüründen valisine kadar ilgili kişilerin de hesap vermesini istedi.
Muşʹta 28 Şubatʹın mağduru olan başörtülü Öğretmen Canan Yıldırım, o günleri anlatırken gözyaşlarını tutamadı. Darbe döneminde Muş merkez 100. Yıl Zafer İlköğretim Okuluʹnda öğretmen olan Yıldırım, müfettişlerin sürekli denetime geldiğini ve kılık kıyafetten dolayı çok büyük zorluklar yaşattığını söyledi. Yıldırım, o dönemde yaşadıklarını şöyle anlattı: "Darbe döneminde ilköğretim müfettişleri artık eğitim öğretimi denetlemek için değil de sırf başörtülüleri yakalamak, onları ders esnasında bulmak amacıyla sürekli okula geliyorlardı. Biz artık alışmıştık bir nevi, ama sürekli müfettiş gördüğümüzde huzursuz oluyorduk. Yine mi soruşturma açılacak bize ve biz yine onlara ifade vereceğiz... Bu süreç hayli sürdü. O dönem o süreç bizi çok bıktırmıştı. Bir bayan müfettiş gelmişti kılık kıyafet noktasında bizi denetlemeye. Biz başörtülü olduğumuz için kılık kıyafetten dolayı soruşturma açtı. Zaten sonuçta da görevden atıldık. 6 yıllık bir kaybım oldu."
Başörtü siyasi ve ideolojik amaç diye gösterildi
28 Şubat mağduru başörtülü öğretmen Canan Yıldırım, kılık kıyafetinde hiçbir sıkıntı olmamasına rağmen sadece başörtülü diye soruşturma geçirdiğini anlattı. En çok zoruna giden durumun bu gerekçe olduğunu ifade eden Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: "Atılma gerekçemiz bildirildiği zaman bir şok daha yaşamıştım. Bize bildirilen süreçte ʹkılık kıyafetten dolayı atıldıkʹ diye biliyorduk, ama bize bildirilen yazıda ʹsiyasi ve ideolojik amaçla kurumun huzurunu ve sükûnunu bozmaʹ yazıyordu. Biz kılık kıyafet uygulamasına bakınca uyarma cezası almamız gerekirken bildirilen belgede böyle yazmıyordu."
"Bu mağduriyeti bize yaşatanlar da hesap versin"
Yeni anayasadan çok büyük beklentileri olduğunu dile getiren başörtülü öğretmen Canan Yıldırım, "Türkiyeʹde çok şey değişti; demokratikleşme adına bugün darbeler bile yapanlar hesap verme noktasına gelmişse, ben diyorum ki bize bu mağduriyeti yaşatanlar da en alt kademede olan milli eğitim müdüründen en üst kademede olan valisine kadar bu haksızlığı yaşatanların da hesap vermesini istiyorum. Ben bunu bekliyorum. Bir daha bu hukuksuzlukların yaşanmamasını istiyorum. O dönemde kanunda bile olmayan keyfi bir uygulamaya tabi tutulduk. Bunların olmamasını istiyorum artık, kanunlarda açık kapı kalmasın, insanlar kanunlar karşısında eşit olsun, kılık kıyafet kanununun cezası ne ise o uygulansın, yani bunun dışında keyfi uygulamaların bitmesini istiyorum." diye konuştu.
Soruşturma, para cezası ve görevden alınma
28 Şubat mağduru olan bir diğer başörtülü öğretmen ise Muş Merkez Hürriyet İlköğretim Okulu Öğretmeni Ayfer Aker oldu. 28 Şubat darbesinde yaşadıkları sıkıntıları anlatan başörtülü Aker, yaşadığı tüm sıkıntılarının hamileliğine yansıdığını ifade etti. 8 ay boyunca sürekli sorgu, para cezası ve görevden alınma ile sonuçlanan dramın kendisi için çok zor geçtiğini ifade eden Aker, şunları anlattı: "Öğrencilerim tarafından sevilen bir öğretmen idim. Çevremde saygı duyulan, takdir edilen bir öğretmen idim. Hatta sicillerim çok iyi raporlar ile doluydu.
28 Şubat döneminde ardı arkası kesilmeyen bir soruşturma devresine girdim. Sürekli soruşturmalarla ve uyarılarla kınama, maaş kesimi ile ceza aldım. En sonda ise süreç 8 ay sürmedi; sorgulanmam, yargılanmam hepsi Şubat yaz tatili iken görevden alındım. Bu da daha sonra bana tebliğ edildi. O dönemde hamile idim. O süreçte hamileliğim çok kötü geçti, çok büyük sıkıntılı bir hamilelik yaşadım. Bu bütün olumsuzluklar çocuğuma yansıdı ve çok büyük sıkıntılı günler yaşadım.
Yakınlarıma işkence yapıldı
Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, 28 Şubat post modern darbesinin 15. yıl dönümünde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır, İstanbul Organize Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, bazı DGM savcı ve hakimleri hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını ifade eden Altun, yakınlarına İstanbul organize şubede işkence yapıldığını dile getirdi. 28 Şubat dönemine ilişkin düşüncelerini anlatan Fermani Altun, geçmişte yaşanan darbelerde olduğu gibi 28 Şubat darbesinin de Türkiyeʹnin demokratik gelişmesine en büyük zararı verdiğini söyledi. 1997 yılında başlayan uygulamaların zulmünün on yıl boyunca devam ettiğini belirten Altun, "Halen de görev başında olan kalıntılar mevcuttur. Şahsım ve vakfımız bütün yapılan baskı, işkence ve yasaklara karşı yürekli bir duruş sergilemiştir. Darbeci derin güçlerin bizim ile ilgili aldıkları birçok karar ve uygulamalar belgeleri ile elimizdedir." ifadesini kullandı.
6 yıl vakfı kapatmak için uğraştılar
28 Şubat ve sonrası uygulamalarını yapan bazı kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını belirten Altun açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Vakfımızı kapatmak için 6 yıl boyunca uğraştılar. Ekonomik yönden çökertmek için fabrikalarımı kapattılar, yakınlarıma İstanbul organize şubede işkence yaptılar. Kamuoyunda güya akıllarınca prestijimizi sarsmak için tuzaklar hatta öldürme planları yaptılar. Bu gafletin içinde İstanbul Valisi Erol Çakır, Organize Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve bazı DGM savcı ve hakimleri ile militerist derin güçler başta rol oynadılar. Bunlar hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Neden bu kadar korkuyorlardı? Çünkü biz bütün farklılıkları bir araya getirerek kucaklaştırdık. Birlik ve kardeşliği sağladık. Zulüm kime yapılırsa mazlumun yanında yer almayı savunduk. 28 Şubatʹın hesabı sorulmalıdır, hem de en detayına köklerine kadar inilerek sorulmalıdır. AKP hükümetinden istediğimiz en önemli nokta bu hesaplaşmanın olmasıdır. Çünkü Sayın Başbakan da 28 Şubat mağduru idi. Onun uğradığı haksızlığın karşısında mücadele verdik hatta kendisini hapishanede ziyaret ettik. 28 Şubat ile ilgili mücadelemiz bir kitap olacak kadar yüklüdür. Çünkü o günlerde zulme karşı mücadele veren kişi ve kuruluş çok değildi, iki elin parmakları kadardı. Bütün darbeler halka ve demokrasiye yapılan ihanettir. Bu ihaneti yapanlar mutlaka cezasını görmelidirler."
Gündem