Kmü’de Böbrek Yetmezliği Seminer Ve Sergisi Düzenlendi
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi (KMÜ) Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Diyaliz Programı tarafından “Kronik Böbrek Yetmezliği, Böbrek Nakli, Tuzun Zararları ve Suyun Faydaları” konulu sergi ve seminer düzenlendi.
KMÜ Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Metin Sezer, öğretim elemanları ve öğrencilerin katıldığı etkinlikte ilk olarak Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı girişinde sergi açılarak böbrek sağlığına ilişkin hazırlanan afişlerle ziyaretçilere bilgi verildi. “Böbreklerinizi sevin, güne bir bardak su içerek başlayın” temasıyla kurulan stantta ise ziyaretçilere su dağıtıldı.
“Türkiye’de 7 milyonu aşkın kronik böbrek yetmezliği hastası var”
Etkinlik kronik böbrek hastalığına dikkat çekmek amacıyla düzenlenen seminer programıyla devam etti. Seminerin ilk konuşmacısı olan Diyaliz Programı öğrencisi Nuran Yıldırım, böbreğin en küçük parçası olan nefronlar hakkında bilgi vererek “Böbrekte 1-1,5 milyon nefron var ve temel görevi idrar oluşturarak zararlı maddeleri ve aşırı sıvıyı vücuttan atmaktır. Kronik böbrek yetmezliğinde böbrekteki nefron sayısı giderek düşer ve kanda toksik maddeler birikir.” dedi.
Kronik böbrek yetmezliğinin erken tanı oranının düşük olduğunu söyleyen Yıldırım, hastalığın tüm organları ve sistemi etkilediğine dikkat çekerek hastaların yaşam sürelerinin kısaldığını ifade etti.
Nuran Yıldırım, kronik böbrek yetmezliğinin Türkiye’nin en büyük sağlık sorunlarından olduğunu belirterek “Türkiye’de 7 milyon 317 bin 315 adet kronik böbrek yetmezliği hastası var, yani her 6-7 erişkinden birinde bu görülüyor. Hastalığa en çok kadınlar, yaşlılar, kırsal kesimde yaşayanlar, hipertansiyon ve diyabet hastaları yakalanıyor.” dedi.
Yıldırım, dünyada en çok tuz tüketen ülkenin Türkiye olduğuna dikkat çekerek kronik böbrek yetmezliğinin sebeplerinin başında aşırı tuz ve şeker tüketimi, sağlıksız beslenme, fazla alkol ve ağrı kesici kullanma, az su içme ve fazla egzersiz yapmama gibi nedenlerin geldiğini dile getirdi.
“Yiyip içtiğiniz şeylerin tadı güzel olsun diye böbreğinizin tadını kaçırmayın”
Seminerde söz alan ve on yıldır diyaliz hastası olduğunu belirten 35 yaşındaki Hatice Yılmaz ise hastalığı süresince yaşadıklarını anlattı. Halen hemodiyaliz hastası olduğunu dile getiren Yılmaz, “Hasta olduğumu fark ettiğim günlerde geceleri sık sık idrara çıkıyordum. Vücudumda çok fazla ağırlık hissediyordum ve vücudumda şişlikler oluşmaya başlamıştı. Bu belirtilerin ardından hastaneye gitmeye karar verdim ve doktor böbrek hastası olduğumu söyledi. Ailemde böbrek hastası olan kişiler vardı fakat bu hastalığın benim de başıma geleceğini hiç düşünmemiştim. Bu yüzden de kendimi koruma gibi bir düşüncem olmadı. Aklıma gelmedikçe su dahi içmezdim.” dedi.
Çok zor dönemler yaşadığını ifade eden Hatice Yılmaz konuşmasına şöyle devam etti: “Evimde çocuğumla, eşimle ilgilenemediğim dönemler oldu. Allah’a binlerce kere şükürler olsun ki evladım ve eşim var ve ben onların sayesinde hayata tutunuyorum. Kesinlikle başıma gelmez diye düşünmeyin. Sağlığın kıymeti kaybedilince daha iyi anlaşılıyor. Sağlığınız ve böbreğiniz için bol su için. Yiyip içtiğiniz şeylerin tadı güzel olsun diye böbreğinizin tadını kaçırmayın.”
“Sağlığınız için daha az tuz tüketin”
Hatice Yılmaz’ın ardından Diyaliz Programı öğrencisi Rabia Polat sahneye gelerek tuz tüketiminin azaltılması konulu sunum yaptı. İnsanların genetik olarak günde 0.25 gramdan daha az tuz almaya programlandığını belirten Rabia Polat, bu nedenle son yıllarda yüksek tuz alımı sonucu böbrekler yoluyla fizyolojik sistemlerde problemler oluştuğunu söyledi. Aşırı tuz tüketimine bağlı olarak oluşabilecek hastalıklar hakkında bilgi veren Rabia Polat konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bireylerde aşırı tuz kullanımı ile birlikte hipertansiyon, felç, kalp yetmezliği, kalp krizi, damar sertliği, kronik böbrek hastalıkları, böbrek taşı, osteoporoz, gastrit, mide kanseri ve pankreas hastalıkları gelişir. Daima taze ve tuz eklenmemiş besinleri tercih edelim. Yemeğin tadına bile bakmadan elimize tuzluğu almayalım ve özellikle çocuklarımıza bunu öğretelim. Daha fazla taze sebze ve meyve tüketelim. Yemeğinizin lezzetini arttırmak için tuz yerine maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen, limon, sarımsak gibi besinler ile baharatları kullanın. Tuzlu besinleri tercih etmek sonradan kazanılan bir özelliktir. Sağlığınız için daha az tuz tüketin.”
“Su, sağlıklı yaşamak için zorunlu gıdaların başında geliyor”
Seminerde Sevda Ersöz isimli öğrenci ise suyun faydaları hakkında bilgilendirmede bulundu. Suyun sihirli bir element olduğunu ve mucizevi özellikler taşıdığını belirten Sevda Ersöz konuşmasına şöyle devam etti: “Su, sağlıklı yaşamak için zorunlu gıdaların başında geliyor. Yemek yemeden haftalarca yaşayabiliyoruz ama su içmeden birkaç günden fazla yaşamamız mümkün değil. Yetişkinlerin vücudunda yüzde 55 ile 75, yeni doğan bebeklerin vücudunda ise yüzde 75 ile 80 oranında su bulunur. Yaş ilerledikçe vücudun su oranı azalır fakat artan vücut ağırlığı ve enerji harcaması sebebiyle su gereksinimi artar. İnsanlar vücut suyunun yüzde 10’unu kaybettiklerinde yaşamları tehlikeye girer, yüzde 15-20’sini kaybettiklerinde ise ölüm kaçınılmaz olur. Susama hissi ve koyu renk idrar; su tüketiminizin yetersiz olduğunun ve vücudunuzun dehidrate olmaya başladığının yani fonksiyonlarını sürdürmesi için gerekli olan su miktarının bulunmadığının göstergesidir. Dolayısıyla susama hissi oluşmadan su içilmiş olmalıdır.”
Seminer, konula ilgili video gösterimleri ve katılımcıların sorularının cevaplanmasının ardından sona erdi.